ENGİN KÖKLÜÇINAR

ENGİN KÖKLÜÇINAR

Kırk Ambar HER YERDEN BİRER BİRER AL, YİNE DE İSTANBUL'UN HEPSİ DEĞİL…

"İstanbul'u anlatmak mı, gezip görmek mi kolay ?" desem, çoğunuz "gezip, görmek" dersiniz.
Öyle ya, bir kez gözle görmek, bin sözle anlatmaktan çok daha iyidir.
Ne var ki; insan bir değil, bin gözle görse de, bazen bir yazarın, bir şairin söylediği sözün
yakıştırdığı çarpıcı güzelliği algılayamaz ve de anlatamaz.
İstanbul için Yunanlı bir yazar; "Burası bir şehir midir, yoksa bir rüya mıdır ? İnanınız, eğer
Tanrı'nın yeryüzünde bir evi varsa, o ev kesinlikle İstanbul'dadır. Çünkü Tanrı yanılmaz." demiştir.
Demek ki, anlatabilmek de bir hüner, bir yetenek…
Okurun ve belki bir çok gazetecinin tanımadığı, 1892 ile 1954 yılları arasında yaşamış İsmail
Habib Sevük adlı yazar bakın şöyle yazmış;
"Dünyanın her yerinde deniz de var, nehir de; fakat denizin nehir veya nehrin deniz oluşu yalnız
İstanbul'dadır.
Paris'te ırmak varsa, deniz yok. Newyork'ta deniz varsa, tepe yok. Berlin düzdür. Londra içerlek.
Denizsiz Peşte tepelidir, Denizli Napoli boğazsız…
Her yerden birer birer al, yine İstanbul'un hepsi değil…"
Ya bir kültür adamı, çok yönlü ustamız Nihat Sami Banarlı (1907-1974), ne diyor;
"İstanbul, yalnız İstanbullu olan, onda doğan, onda yaşayanların şehri değildir. O, bütün Türk
milletinin aynı ölçüde sahip olduğu aziz ve müşterek varlıktır. Onun dilini, onun milli mimarisini yalnız
İstanbullular yapmış olamaz. Bu şehri bütün Türk milleti bir ruh ve iman birliğiyle sevmiş, almış,
onarmış ve güzelleştirmiştir. Yenicami Ortaköy'le karşı karşıya görüşsün diye yaratılmıştır. Bu aziz
şehir, Tanrı sanatının da himmetiyle, dünya kurulalı beri, adeta bizi beklemiş, Türkler için
hazırlanmıştır."
İsmail Habib Sevük de, Nihat Sami Banarlı Hocamız da, ve özellikle de Yahya Kemal Beyatlı,
İstanbul'a aşık gözlerle bakmış, sevgi sözleriyle ve şiir dizeleriyle şehrimizi donatmıştır.
Büyük şairimiz; "Bir semtini sevmek bile, bir ömre değer" derken, bir yabancı yazar;
"Boğaziçi'nin keyfi olmasaydı, Türkler Atlantik'e kadar giderdi" demekten kendini alıkoyamamıştır.
Milli şairimiz Ayhan İnal da bakın İstanbul ile sevgilisini nasıl eşleştirmiş;
" Daha önceleri kördüm de sevdim
Çile hırkasını ördüm de sevdim.
Açıldı gözlerim Allah'a şükür;
Sende İstanbul'u gördüm de sevdim."
" Bir sengine yekpare Acem mülkü fedadır" diyen Nedim'i ise;
"Altında mı, üstünde midir cennet-i ala / Elhak bu ne halet, bu ne hoş ab ü hevadır."
yakıştırmasıyla unutmak mümkün değildir.
Hasılı, İstanbul'u şiir ve yazıyla anlatan yerli-yabancı şairlerle yazarların eserlerini hatırlamak
bile, kitaplıklara sığmayacak kadar çoktur.
Sanat ve tarihe karşı, doğal güzelliklere karşı tavır almaktan, Marmara'yı görelim diye içimize
sokulan denize, kaba yapılarla sırt çeviren bir İstanbul'dan, eskiden olduğu gibi edebiyatçıları
heyecanlandıran, şanına yaraşır bir İstanbul yapabilmek için çalışanlara destek olalım.
Keşke bu kentte yaşayanlar; İstanbul'un, artık nama değil, hamiline ait olduğu bilincine
ulaşabilse, uzun yıllardır ihmal edilen, neyse ki son senelerde yenilenen tarihi mekanları ve özellikle
doğayı, çevreyi sahiplenebilse, koruyabilse ve de bu dünya şehrini gönül gözüyle görebilse, eminim
gelecek nesiller okuduğunun gördüğünden, gördüğünün okuduğundan daha güzel olduğunu
anlayacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
ENGİN KÖKLÜÇINAR Arşivi