PEKİ YA AHLÂKİ DEPREM? -4

Öyleyse diyebiliriz ki,

Maddenin ve özellikle de paranın anlamını tümüyle yitirdiği bu sisli iklimde; fitne tohumları ekmeye çalışanlara inat, insanlık dışı davranışlar sergileyerek vicdanlarımıza gölge düşürmeye çalışan İdris libaslı iblislere inat, Anadolu'nun buram buram hikmet ve birlik kokan hikmetinden güç alarak birbirimizin yurdu olmak zorunda ve borcundayız. Samimiyeti diri tutarak bunu başarabilirsek iman ediyorum ki bu musibet bizim için nimete, rahmete ve esenliğe dönüşecektir.

Kendi adıma üzerindeki çağın savurduğu külleri atabildiği taktirde bu coğrafyanın aşamayacağı bir sıkıntı olacağına inanmıyorum.

Depremin dinsel boyutu

İçinde yaşadığımız durumu ısrarla din sosuna bulayıp ilk günden beri konuyu geleneksel bir anlayış içinde "şunu okuyalım, bunu okuyalım, şöyle dua edelim, böyle dua edelim" diye din boyutuna taşımaya çalışanlara gelince;

Sağlam binalar yapmadıkça, denetim mekanizması oluşturmadıkça, vicdan eğitimi almış bireyler yetiştirmedikçe, parayla satın alınamayacak değerler olduğunu fark etmedikçe, ruh köklerimize sarılmadıkça, bizi Anadolu yapan değerlerimizi öteledikçe, dinamiklerimiz bu dünyaya şahit olmaya geldiğimizi ısrarla haykırmasına rağmen biz sahip olmaya çalıştıkça; birbirimizin sırtına basarak, adam kayırarak, adamına göre muamele yaparak yaşamaya devam ettikçe emin olun ki, edilen hiçbir dua karşılık bulmayacaktır.

Çünkü din, efsunlu sözcükler bütünü veya sanıldığı gibi büyü, tılsım, mitoloji değil, bir yaşam biçimidir.

Yani dininiz, dilinizdeki değil; yaşamınızdakidir. Kışın ekmediğiniz tarla, size baharda ürün vermez.

Binayı çürük yap, insanların bir ömürlük emeklerine göz dik, denetim yapma, bina yapılamayacak yerlere onay ver, üç kat yerine on kat çık, imar izinleri için her türlü dalavereyi çevir; ev kiralarını bir yılda üç katına, mülk fiyatlarını apartmanın üstüne "Mülk Allah'ındır" yazarak beş katına çıkar; tüm bunlar sonrasında olan bitene "kader" diyerek Allah'a iftira et, sonra da otur Fetih Süresi oku!

Emin olun ki, ne böyle bir din var, ne de böyle bir dua anlayışı.

Zira; bıçak dediğiniz nimet, cerrahın elinde şifaya, annenin elinde çikolata sürdüğü ekmekle şefkate vesiledir ama bir katilin elinde cinayet aletine dönüşür. Sen, o bıçağı şifa için kullanmak yerine alıp cinayet aletine çevirirsen "muhatabım neden öldü" diyemez, bilerek öldürdüğün maktulün dirilmesi için dua edemezsin. Etsen de bu imkansız bir dua olur.

Dolayısıyla Ra'd 11.ayet hükmünce biz kendimizi düzeltebilir isek Allah'ın yardımı zaten gelecektir.

Ayrıca,

Deprem bölgesinde biri olarak bu süreçte okuyor, duyuyor, görüyorum.

Dillerde ortak bir dua var;

"Allah yardım etsin!"

Eyvallah, lakin bu eksik bir dua. Çünkü sadece sözden ibaret.

Oysa ısrarla söylüyor, yazıyorum;

Dua dediğimiz ihtiyaç hâlini ilahi kudrete arz etmek, iki kanatlı bir kuş gibidir. Bu kanatların biri söylem ise, öbürü eylemdir. Söylem olduğu halde eylem yoksa o kuş tek kanadı ile semayla buluşamaz.

(Devam edecek)

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazar Yazıları Haberleri