CEMAL KARABAŞ

CEMAL KARABAŞ

YOLCU / UYANDIM; YAZIMI BİR KİŞİ OKUYOR!

Çağımızın  insanı  ilgi çekmek, kendinden bahsettirmek için her çareye başvuruyor! 

Bu çareler günümüzde maşallah çeşitlenerek, dallara , budaklara ve kollara ayrılarak insanlara türlü 

seçenekler sunuyor.

Giyim konusu mesela...Ben yırtık pantolon modasının insanlar arasında bunca rağbet göreceğine asla 

ihtimal vermezdim.Ne var ki donsuz pantolonları da görünce medeniyetten ne kadar bihaber olduğumu  

anladım...Gene beylerin geçtiğimiz senelerde  benimsemiş olduğu uzun kundura modası da beni hayli 

güldürmüş idi. Böyle moda mı olur? Mübarek sanki saltanat kayığı demiş idim kendi kendime!.. Zaman 

beni bu  konuda da haksız çıkarınca artık etliye sütlüye, tatlıya tuzluya bir daha karışmamaya karar verdim.

Demek oluyor ki moda ilgi çekme, teşhir aracı..Makaleler, kitaplar, dergiler hatta düğün-dernek,teşekkür, 

hatta vefat ilanları...

İnternet, televizyon ,gazeteler, dergiler de bu ilgi çekme hususunda insanlara olağanüstü  kolaylıklar 

sağlıyor...

Okunsun okunmasın; görünsün görünmesin; dinlensin dinlenmesin insanlar sosyal medyada canhıraş bir 

şeyler anlatma , bir şeyler dinletme, bir şeyler gösterme derdinde...

Peki insanlar bu eylemlerinin sonuçlarını alıyorlar mı? Moda tabirle insanlar geri bildirimlerini alıyorlar mı? 

Bana sorarsanız bundan ciddi kuşkum var.

Gençlerin;  “Baba!  Sende mi?” yollu itirazlarına muhatabım ve buna rağmen akıllı telefon ve vhatsap 

kullanıyorum.

Hukukçu, gazeteci, mistik insan, değerli dostum Muzaffer’le ara sıra vhatsaplaşır,  sohbet ederim. Sözün 

yorulduğu yerde de o bana okuyamadığımı bile bile  üzeri  Osmanlıca yazılı mezar taşı resimleri gönderir.  

Ben de ona vahşi doğadan latif kuş ve çiçek resimleri gönderirim. 

işte bu vhatsaplı günlerden bir gün varlığımdan haberdar  mı diye kendisine hastane günlerimi anlatan bir 

daktilo sayfası tutarında bir yazı attım...İstedim ki derdimle dert yap olup; “Geçmiş olsun! Şimdi nasıl 

oldun? Umarım sıhhat ve afiyettesin?” desin.

Epeyce  bir çevrimiçi bekledikten sonra şöyle bir cevap gönderdi:  “Nasihat Türkçe verilmiş demek ki 

muhatap Türkçe biliyor.” 

Vay dostum! Sen daha oralarda kaldın? Demek ki  bir ay önce gönderdiğim yazıyı henüz bitirdin... Yanında 

gözlüğün olmadığından yeni yazımı okuyamadın,hastanede olduğumu bilemedin...

Bunun üzerine tuttum üzeri fosforlu kalemle işaretlenmiş bir tanı  raporundan bir kesit attım. 

Bir süre sonra “ takdir-iIlahi” diyebildi.

Demek oluyor ki , emek verip binbir türlü müşkülatla yazdığım bu üfürükten tayyare yazılarımı  değerli 

arkadaşım  gazete editöründen başka okuyan yok.

Nitekim değerli  sekreterleri telefon ettiler ; 

-Hastaymışsınız; müsaitseniz size geçmiş olsun diyecek! dedi.

Müsaittim. Telefona gelen  arkadaşıma şaka yollu şöyle dedim:

-Demek ki yazımı sizden başka okuyan yok! Şimdi daha iyi anladım.  Teşekkür ederim, dedim.

Sonunda başarmıştım. Sonunda bir kişi itiraf etmişti.Bir kişi de olsa bir okurum vardı. Bugün bir kişi var 

yarın bakarsın bir de basın savcısı arar...

<