YOLCU / UYANDIM; YAZIMI BİR KİŞİ OKUYOR!
Çağımızın insanı ilgi çekmek, kendinden bahsettirmek için her çareye başvuruyor!
Bu çareler günümüzde maşallah çeşitlenerek, dallara , budaklara ve kollara ayrılarak insanlara türlü
seçenekler sunuyor.
Giyim konusu mesela...Ben yırtık pantolon modasının insanlar arasında bunca rağbet göreceğine asla
ihtimal vermezdim.Ne var ki donsuz pantolonları da görünce medeniyetten ne kadar bihaber olduğumu
anladım...Gene beylerin geçtiğimiz senelerde benimsemiş olduğu uzun kundura modası da beni hayli
güldürmüş idi. Böyle moda mı olur? Mübarek sanki saltanat kayığı demiş idim kendi kendime!.. Zaman
beni bu konuda da haksız çıkarınca artık etliye sütlüye, tatlıya tuzluya bir daha karışmamaya karar verdim.
Demek oluyor ki moda ilgi çekme, teşhir aracı..Makaleler, kitaplar, dergiler hatta düğün-dernek,teşekkür,
hatta vefat ilanları...
İnternet, televizyon ,gazeteler, dergiler de bu ilgi çekme hususunda insanlara olağanüstü kolaylıklar
sağlıyor...
Okunsun okunmasın; görünsün görünmesin; dinlensin dinlenmesin insanlar sosyal medyada canhıraş bir
şeyler anlatma , bir şeyler dinletme, bir şeyler gösterme derdinde...
Peki insanlar bu eylemlerinin sonuçlarını alıyorlar mı? Moda tabirle insanlar geri bildirimlerini alıyorlar mı?
Bana sorarsanız bundan ciddi kuşkum var.
Gençlerin; “Baba! Sende mi?” yollu itirazlarına muhatabım ve buna rağmen akıllı telefon ve vhatsap
kullanıyorum.
Hukukçu, gazeteci, mistik insan, değerli dostum Muzaffer’le ara sıra vhatsaplaşır, sohbet ederim. Sözün
yorulduğu yerde de o bana okuyamadığımı bile bile üzeri Osmanlıca yazılı mezar taşı resimleri gönderir.
Ben de ona vahşi doğadan latif kuş ve çiçek resimleri gönderirim.
işte bu vhatsaplı günlerden bir gün varlığımdan haberdar mı diye kendisine hastane günlerimi anlatan bir
daktilo sayfası tutarında bir yazı attım...İstedim ki derdimle dert yap olup; “Geçmiş olsun! Şimdi nasıl
oldun? Umarım sıhhat ve afiyettesin?” desin.
Epeyce bir çevrimiçi bekledikten sonra şöyle bir cevap gönderdi: “Nasihat Türkçe verilmiş demek ki
muhatap Türkçe biliyor.”
Vay dostum! Sen daha oralarda kaldın? Demek ki bir ay önce gönderdiğim yazıyı henüz bitirdin... Yanında
gözlüğün olmadığından yeni yazımı okuyamadın,hastanede olduğumu bilemedin...
Bunun üzerine tuttum üzeri fosforlu kalemle işaretlenmiş bir tanı raporundan bir kesit attım.
Bir süre sonra “ takdir-iIlahi” diyebildi.
Demek oluyor ki , emek verip binbir türlü müşkülatla yazdığım bu üfürükten tayyare yazılarımı değerli
arkadaşım gazete editöründen başka okuyan yok.
Nitekim değerli sekreterleri telefon ettiler ;
-Hastaymışsınız; müsaitseniz size geçmiş olsun diyecek! dedi.
Müsaittim. Telefona gelen arkadaşıma şaka yollu şöyle dedim:
-Demek ki yazımı sizden başka okuyan yok! Şimdi daha iyi anladım. Teşekkür ederim, dedim.
Sonunda başarmıştım. Sonunda bir kişi itiraf etmişti.Bir kişi de olsa bir okurum vardı. Bugün bir kişi var
yarın bakarsın bir de basın savcısı arar...