Yolcu / PANTOLON ... (1)
Günlerden bir gün, kendime terziden bir pantolon diktirmeye karar verince , hesaplı olur düşüncesiyle Sirkeci'ye indim. Buraları kendilerine mekan tutan bizim Pütürgeli hamalların tavassutuyla bir kumaş mağazasına girdim. Her biri elli liraya olmak üzere iki adet pantolonluk kumaş kestirdim . Peşin alışveriş yapan ve mağazası tıka basa ağır kumaşla dolu, kumaş tüccarı , arkamdan seslendi:
-İyi bir terziye götür , malı telef etmesinler! dedi.
Döndüm tüccara;
-Nerede bulurum o terziyi ? diye sordum.
Tüccar :
-Ararsan bulursun ! deyip sözü kesti.
Kumaşı alıp mahallemde saatçilik yapan ,çevredeki kişiler hakkında engin bilgi ve davranışları hususunda görgü sahibi hemşerime gittim.
-Hemşerim,bu dünyada iyi terzi kaldı mı? diye sordum. Hemşerim tavsiyesine çekince koydu:
-Var, var da!..Pazarlık yap,dedi.
Mahallenin önemsiz bir sokağında ucuz bir dükkanı mekan tutan söz konusu terziye gittim. Terzi yoktu. Birlikte çalıştığı yaşı atmışı geçkin kilolu hanımı elindeki ütüyü bir paçavraya bastırırken yanlışlıkla elini yaktı.
- İşi vardı. Bir yere gitti, istersen bekle. Birazdan gelir, dedi.
Hava yağmurlu,terzi dükkandaki tek sandalyenin üzerine paçası kıvrılacak,tamir edilecek pantolonlar atılmıştı.. Kadının ''birazdan gelir''ini pek de inandırıcı bulmadığımdan;
-Daha sonra gelirim,diyerek oradan ayrıldım.
Devrisi günlerde de terzinin gittiği yerden '' birazdan'' geleceği yoktu.
Tavsiye erbabının ''pazarlık yap! '' sözleri ise beni bayağı endişelendirmişti . Kendi kendime ''yahu şu dünyada işin içine para girince nasıl da işler tatsızlaşıyor!'' dedim.
Dönme Dolap caddesinden Üsküdar'a aşağıya doğru inerken içimden ;
- Hele bir de gidip Üsküdar'daki Şemsettin Dayıya sorayım.Ola ki şu şehirde vicdanlı bir iki terzi kalmıştır '' dedim.
Şemsettin Dayı,dayıdır.Üsküdar'da oğluyla düğmecilik yapar.. Yol sorsan erinmez, tutar seni adrese teslim yapar. Haza İstanbul beyefendisidir. Akıllı adamdır,hikmetli sözler eder; mesela ;
-Sabahın şerri akşamın hayrından iyidir! der.Sordum:
-Şemsettin Dayı, vicdanlı terzi kaldı mı? diye sordum. Şemsettin Dayı ,baba adamdır.Her zamanki gibi kararında gülümseyerek;
-Karşı pasajda bir terzi var, selamımı söyle . Pazarlık da yap! dedi.
Karşı pasajdaki terzi de yerinde yoktu. Yerine bakan terzi çırağı hükmündeki bir avare adam;
-Yarın öğleden sonra gelir abi ! dedi.
Terzileri bulamıyorum, bari piyasayı öğreneyim diye avare adama;
-Kaça dikiyor? diye sordum.
Avare adam:
-Madem Şemsettin Dayı gönderdi. Elliye olur! dedi.
Günler günleri kovaladı. Bu iki terziye bir türlü ulaşamıyordum. Bir yerlere gitmiştiler,bir türlü dönmüyorlardı!
Anlaşılan fiyatlarda da istikrar yoktu. Tutan tuttuğu fiyatı koyuyordu...
Karacaahmet mezarlığının dünya gailesinden uzak sakinleri arasından geçerek daireme ulaştım. Oturup uygulamaya koyacağım muhtelif senaryoları , A ve B planları gözden geçirdim.
Durum şu merkezdeydi: Üsküdar'daki, terzi pantolon başına elli lira istiyordu. Ancak dükkanının durumu gözümü tutmamıştı . Ortaya saçıp savrulmuş kumaş parçalarına göre adam terzi değil tam bir kumaş kasabıydı. Ortalığı parçalanmış kumaş parçaları götürüyordu. Bu durumda ustaya kumaşı vermek basit, ancak pantolonu giyilebilir bir şekilde kurtarmak o kadar basit görünmüyordu.
Karısıyla çalışan mahallemizin terzisi ise ortalarda görünmüyordu. Dükkanın dağınık,oturacak bir sandalyesi bile yoktu...Kendini naza çekip bir türlü dükkanına teşrif etmediğine göre , beni de içine alacak bazı sinsi planlar peşindeydi.
O geceyi huzursuz geçirdim. Sabah namazına kalkamadım.Rüyamda vicdansız terziler ellerinde kocaman makaslarıyla güzelim kumaşımı doğrayıp doğrayıp önüme atıyorlar, bana çay içme teklifinde bulunuyorlardı..
(Devamı var)