Yolcu / Kaldırımlardaki su olukları!
Yiğidin başı dumanlı olur , derler...Doğrudur!
Gençlik geride kaldı ama başımdan dert de eksilmiyor !..Cömert değilim; mesela , kimseye bir iyiliğim dokunmamıştır.
Mesela yolumun üstünde misket havası çalan kör sanatçıya , kağıt mendili aracı edip dilenen şaşı karıya kuruş vermişliğim yoktur.
Belediye işgüzarlık yapmış,tutmuş kaldırımlara suların tahliyesi için oluklar yaptırmış...İyi de beni düşünmemiş...Bu yüzden ayağım kaç kere su oluğunda boşa geldi , burkuldu ; defalarca yüzü koyun yerlere kapaklandım...
Biraz önceki de öyleydi ama sanki son anda görünmez biri elimi tuttu düşmeme müsaade etmedi..Bir iyiliğim mi karşı geldi yoksa?
Hatırlamıyorum. Gerçi her iyilik de iyilik yerine geçmiyor. İyilik yapmak kolay değil. ..
Geçen gün, çam yarması dilencinin eline bir elli kuruş sıkıştırdığımda dilenci “Get lan ! Elli kuruşa ekmek mi gelir?” deyip helalinden verdiğim bu sadakayı karşı kaldırıma fırlattı.
Aslında bunlara verilen sadaka sadaka sayılmaz. Zira her zaman daha çok dilenme arzusunu kamçılıyor.
Sinan Paşa camisinin girişine Türkçe olarak iliştirilmiş levhadaki yazıyı bu sebeple çok haklı bulmaktayım. Bu levhada “Dilencilere para vermeyiniz” yazılıdır...
Çok haklılar!Ben de bu tavsiyeye uymaya gayret ediyorum.
Başıma gelen olumsuz hadiselerde ise atalarımın payı da var gibi...
Bir rivayete göre atalarımdan biri umumi harpte, yani seferberlikte eşkıyanın mesleğini icra etmiş. Yol keser , baç alırmış. Zaman seferberlik zamanı. Eşkıyada aç, yolcu da aç. Yol kesen eşkıya fukaranın nesini alacak? Almışsa ekmeğini almıştır.
Yerel tarihçiler“ bir kabileden alim de çıkar zalim de” dedikten sonra bu kişi hakkında şu noktada ittifak etmişlerdir: El hak!Bu adam eşkıyalık yapmıştır ancak pis işlere bulamamıştır!
Zaman cehalet zamanı...yokluk zamanı...insanlar sahipsiz, ortada devlet yok!.. Bir tek vicdan koruyor insanları...insanları koruyan üstün bir fıtrat var gene de!..
İster dağda ister bağda olsun, eşkıyalık yasa dışı bir faaliyettir.Bu adam nahak yere bir fukaraya zulüm etmişse Rumi Mahşer’de hesabını verecektir. Diyeceğim; başımın dumanı , tansiyonum yükselmesi, kaldırımların su oluklarına yan basmayın sebebi atalarımdan birinin hatası yüzünden olabilir.
Rahmetli babamın “dedesi limon yemiş, torununun dişi kamaşmış!” sözünün bu hususu doğruladığını şimdi şimdi anlıyorum.
Dedelerim limon mu yedi ? Bilmiyorum. Ancak arada sırada dişlerimin kamaşıp, başım dumanlandığını,fevrimin döndüğünü, ayaklarımın boşluğa gelip kaldırımlara devrildiğimi nasıl inkar ederim?
De...Başıma gelen bu hadiselerde belediyenin hiç mi kabahati yok?