Yeni Teknik Direktör Kjaer Olsun!
Fenerbahçe Beşiktaş maçında olduğu gibi ilk 10 dakikada ısıran ve basan takım görüntüsündeydi. Sonrasında konusu ve sahneleri değişmeyen bir dizi film senaryosunu izlemeye başladık yine. Başakşehir oynuyor, pas yapıyor, çabalıyor, gol arıyorken Fenerbahçe o meşhur tek şıklı planına canı ve kanı pahasına bağlı kalırcasına konsantreydi. Yani yavaş oyun, savunayım da gol yemeyeyim düşüncesi devam ediyordu.
Tek fark Robin Van Persi’nin alışık olmadığımız çabasıydı. Takımını finale çıkartmaya kararlı gibiydi. Pas yaptı, iyi kötü şut atmaya çalıştı, beceremeyip ıska bile geçti. Hatta kendi orta sahası civarlarına kadar gelip oyun kurmalara dahi kalktı. Bu sıralarda Edin Visca Volkan’ı mağlup edememişti ama Emre’nin golünde hem ıslak zemin, hem topun yerden sekişi, hem de Belezoğlu’nun raket gibi sol ayağının oluşturduğu kombinasyon karşısında tecrübeli eldivenin yapacağı bir şey yoktu. Emre’nin golü ikinci yarının çok şeylere gebe olacağının habercisi gibiydi.
Simon Neden İsyan Etti?
İkinci devrede de baskıyı kuran Başakşehir, defansif görünen Fenerbahçe’ydi yine. Sanki gole ihtiyacı olan Fenerbahçe değildi de Başakşehir’di.
Sow skora denge getirdiğinde RVP sarı lacivert tarafta gecenin en fazla çabalayanı olmaya adayken sihirli dokunuşlarından ilki yapıp meşin yuvarlağı Lens’le buluşturuyordu. Lens’de en iyi işi yapıp mükemmel ortasını servis ederken, eminim ki Moussa’nın golü yazacağını biliyordu. Final şansı gidiyor mu derken gelen gole tüm takım sevinirken, Simon’un Advocaat’la tartıştığı anlar geldi ekrana. Tecrübeli hoca Kjaer’e bir şeyler anlatıyordu ki o anda film koptu. Danimarka’lı oyuncunun sinirleri tavan yaptı. Eliyle, koluyla, yüz ifadesiyle, söyledikleriyle Advocaat’ı yerle bir etti o anda. Aralarında ne konuşduklarına dair hiçbir fikrim yok ama onların sesi olduğumda kafamda şöylesine bir konuşma geçti;
Advocaat: “Skora denge getirdik. Çocuklara söyle fazla ileri çıkmasınlar. Bu sonuç bize yeter”.
Simon: “Sen çıldırmış olmasın. Daha ne kadar defansa gömülü oynayacağız. Golü atan Moussa’yı Robin’in yanına gönder de çift forvet oynayalım artık”.
Abdullah Avcı Finali Hakeden Hocaydı
Kjaer’in bu haykırışının sebebi bilinmemekle beraber oyun aynı şekliyle devam etti. Başakşehir risk almak zorundaydı. Gol atmaktan başka çaresi yoktu. Beraberlik onları Kupadan etmeye yetiyordu. Abdullah hoca tüm tercihlerini kazanmak adına yaptı Moussa’nın sayısından sonra. Oyuna girmeye hazırlanan Holmen’i yanında oturtarak oyuna Pektemeği aldı. Çift forvetle işi daha kolay olacaktı planlarına göre. Alpaslan-Holmen ve Uğur-Napoleoni değişiklikleriyle maça damgasını vurmakla kalmadı, “Teknik adam cesaretli olup yeni şeyler üretmeli”dir dedi. Orta sahasını kalabalıklaştırdı, defansını eksiltti, hücum hattını zenginleştirdi. Belki fazla riskli oynayarak gol yedi ama istediği golü bulmasıydı önemli olan. Atıp yemesi onun için önemli değildi. Attıktan sonra yese bile en kötü uzatmaya giderdi maç. Nitekim de öyle oldu. Penaltılar şans işidir ama şans da çalışana güler hep. Gecenin çalışanı ve çalışkanı Başakşehir’di elbet.
Peki Advocaat Ne yaptı?
Dirk hoca klasik taktiğinden taviz vermedi. “Uzun oyna, Lens ya da Sow’a yolla”yla ancak bu kadar olurdu zaten. Fenerbahçe finale çıksaydı bile Konyaspor karşısında işi pek de kolay olmayacaktı. Bu taktik dışında hocanın yaptığı tek mantıklı ve yenilikçi hareket Şener’in olduğu bölgeye Topal’ı kaydırmasıydı. Topal Ozan’a göre daha sağlam bir çapaydı sağ tarafta.
Alper’i çıkarıp Ozan’ı oyuna almak göle maya çalmak gibi bir şeydi ama tuttu. Ozan uzatma dakikalarına taşıdı takımını. Bir de bayağı uzun bir zaman sonra hevesli ve istekli oynayan Robin’in çıkışı da hatalıydı kanımca. Pekala oynayabilirdi uzatma dakikalarında. İştahına diyecek yoktu doğrusu. Moussa golü attığında Sow-RVP ikilisi ceza alanı içinde yanyana değillerdi ancak Lens ortayı yaptığında, Sow’un ceza alanına ne kadar hakim olduğuna hepimiz şahitlik ettik gol vuruşunu yaparken. Abdullah hocanın risk alıp çift forvete ve defansında üçlüye dönmesi bile onun finali hakettiğinin göstergesiydi bence. 61’de Alper’i çıkarmak yerine aynı riski Advocaat’da alabilir, Sow ve RVP birlikteliğiyle oyunu Fenerbahçe adına pek tabii forse edebilirdi kalan dakikalarda.
Advocaat sene başından beri elindeki kadroyla ve kendi futbol mantığıyla sadece tek plana odaklanmıştı. Avcı ise hep bir şeyler hayal etti koca sezon boyunca. Hayalinin peşinden koştu Abdullah hoca. Ligde hala şampiyonluk iddaası var ve Türkiye Kupasının da bir kulpunu şimdiden yakalamış durumda. “Mantık sizi A noktasından B noktasına götürür.Hayal gücü ise her yere” der Einstein. Kafasındaki mantıkla Advocaat kanımca takımını A noktasından B noktasına bile götüremedi. Avcı’ysa hala hayallerinin peşinde. Yolu açık olsun.