YAŞASIN GENÇLİK !..
Üsküdar’a inen dolmuşa biner binmez, bana göre genç; otuz- otuzbeş yaşlarındaki
güneş gözlüklü delikanlı hemen ayağa fırlayarak yerini verdi. Teşekkür edip yaşlı ak saçlı ,
kilolu bir hanımın yanına oturdum.
Bana göre genç olan delikanlının bu davranışı beni bir kez daha hem üzdü, hem de
sevindirdi.
Üzüldüm; delikanlı istemeden de olsa yaşlandığım gerçeğini bir kez daha yüzüme
vurmuştu.
İtiraf etmeliyim; artık dolmuşlara rahat binemiyorum, inemiyorum. Namazda secdede
diz çökemiyor, toplu ulaşım araçlarında “yaşlı” statüsünde muamele görüyorum.
Allah affetsin; sandalyede oturarak secdeye gidiyorum.
Kabul etmeliyim ; artık dizlerim benden usandı!.. Ben de onlardan...
Hatta doktorun biri tokmakla dizlerime vurup meydana gelen hadiseyi temaşa ettiğinde
;
-Eh zamanıdır artık; ayağın da kireçlenmiş, demişti...
Dostlarım bu halime bakıp ;-Zayıfla, zayıfla!.. Biraz yürü!.. Arabaya da binme!.. Az
ye!.. şeklinde emir kiplerini kullansalar da gel de bunu olur olmaz zamanda bıçak yarasına
benzer acıyla kıvranan bacaklarıma anlat...
Sevindim; kâh uçarak kâh düşerek Üsküdar sahiline doğru seyreden dolmuşun
ortasında sağlam duran delikanlının kulağına eğilip;
-Biz gençken yaşlılara yerimizi vermezdik...Şimdiki gençlik harika, dedim.
Genç adam tevazu gösterdi; yüzünü yere indirip hafifçe tebessüm etti. Sanki kulağıma
eğilip ;
- Yer vermek de ne ki bey amca ? Biz kanlarımızla 15 Temmuz'u yazdık. Gerekirse bu
vatan için bir daha yazarız, dedi.
Gözümü açtığımda , delikanlı gözden yitmişti.
Onun yerine dolmuşa bana göre yaşlı , ak saçlı, çiçekli entarisi tere batmış kilolu bir ev
hanımı bindi.
Bulaşık deterjanından üzeri kırış kırış bir fil derisine dönmüş yaşlı ellerine baktım.
Bunlar üç kuruşluk mütevazı aile bütçesiyle mutfağını maliye bakanlarımızdan daha iyi
idare ettiğine inandığım bir ananın elleriydi. Utanmasam ;
-Ver ana, ver ellerini öpeyim, diyecektim. Utandım. Diyemedim. Kalkıp yerimi verdim.
Küçük dolmuş bir ok gibi yerinden fırladı. Sırt sırta , omuz omuza yerçekimi yasasına
yiğitçe karşı koyarak yolculuğa devam ettik...
Üsküdar son durak. İndik.
Üsküdar’da çeşitli renk ve biçimde giysileri, uçuşan saçlarıyla, şık eşarplarıyla balık
olmuş, martı olmuş, kedi olmuş, deniz olmuş , hayata gülümseyen gençleri gördüm.
Mihrimah Sultan’ in aziz ruhunun meydana indiğine inandım. Ayıplanmayacağımı bilsem
meydanda iri harflerle bağıracaktım:
-Yaşasın gençlik !