CEMAL KARABAŞ

CEMAL KARABAŞ

TUVALETE RANDEVU

Üsküdar’dan karşıya geçerken elimdeki kitabı bir arkadaşın dükkanına emanet bırakmıştım.

Meraklı okurlarım soracaktır  ; arkadaşın da kim?

Meraklı okurlar için arz edeyim;

Arkadaşım Üsküdar eski Belediye Binasının çevresinde, küçük bir tuhafiye dükkanı sahibiyken, yıkım kararıyla karşı  çarşıya huruç eden rahmetli Şemsettin Selçuk mahdumu Vehbi Selçuk’tur. O da babası gibi işine sağlam ,dürüst ,  otuz ya da kırkına gelip orada kalmış bir esnaftır.

 Vehbi Selçuk, renk renk  iğne iplik, çeşit çeşit dikiş iğneleri ve fermuarlar satar.Fermuar tamir eder.  Zaten iştigal konusunu  ışıklı panosuna “Fermuar Hastanesi” olarak yazdırmıştır.

Küçücük dükkanı, kanaatkar  ev hanımlarının   ziyaretgahıdır. Üç kuruşa düğmesi sökülmüş hırkaya düğme, bozulmuş fermuarın dişini tamire gelirler.

 Benim de sebebi ziyaretim, eski ahbabın oğluna bir selam verip geçip gitmek,elimdeki  paketi emanet bırakmaktı.  

Karşıdaki  bazı can sıkıcı yerleri  elimdeki  ağır kitap poşetleriyle  dolaşmamak için Vehbi’nin dükkanına bıraktım. Karşıya geçtim.

 Can sıkıcı yerler hakkında bilgi edinmek isteyen olabilir. İnşallah onları ileride açıklayacağım. 

Neyse laf orada değil. Aradan zaman geçti. 

Döndüm.Çarşıya girdim. Dükkanın ışıkları sönüktü. Kapı  kapalı  idi. 

Durdum, tam o sırada ezan okundu. Eyvah  ( dedim içimden) yetişemeyeceğim. 

Dükkanın önünde durakalıp bir müddet düşünceye dalmışım, parça kumaş satan yan dükkanın  sahibesi kapıda başını uzatıp, “cumaya gitti” dedi.

 Yürüdüm , çarşının az ilerisinde, kendisine muhafazakar,mütedeyyin algısı vermiş bir özel hastaneye girdim. Güvenlik kontrolüne takılmadan, gözlerden uzak alt kata indim.  Tuvalet ,abdest yeri arar gibi yaptım.

Recepsiyondaki biri başörtülü, diğeri açık kızlar; buyurun ,diye sordu.  

Afedersiniz, tuvaletiniz nerede, dedim. 

Kızlardan biri; amca yasak,burada olmaz , dedi. 

Cevaben; Tuvalet için  randevuyu yukarıdan mı alayım ,dedim.    Kızlar düşünürken, o  sırada bir kapı açıldı, içeriden ızbandut gibi bir doktor çıktı ,  danışmaya yöneldi (saçını Cüneyt tarzı ortadan ikiye ayırmıştı) ; bana dönüp asık suratla; 

Git ileride cami var. Alacağını orada al. Burada abdest yasak”  dedi.

“Cüneyt” i tanıdım.O yoksul halkın boğazından kestiği  paralarla okumuş, üstelik  insanlara işkence etmemek  için  Hipokrat Yemini etmiş biri, Yeşilçam’ın masum kızları mağdur etmiş bir “Kemal” idi.. 

 Tuvalet için muayene randevusu mu  alayım,dedim  öfkeyle. Yukarı çıktım.

Bu üçüncü oldu,dedim yukarıdaki danışmaya. Bir daha hastanenize muayene olmayacağım,dedim. 

Buradaki  danışmada da biri açık biri kapalı iki bayan vardı. 

Başı açık esmer kız,  otuzbeş yaşını geçmiş olmalıydı. Zor günler geçirdiği kırmızı rujundan belliydi.Hüzünlüydü. İnsanlık damarı kabarmış, benim için riske girmişti. “Peki amca , şifreyi gir, bu seferlik” demişdi.

Şifreyi girdim. Hemen abdest alıp  çıktım.

Danışmaya gidip esmer saçı açık kıza; Önce insanlığın için teşekkür ederim. Sonra bekarsan iyi bir eş dilerim. Evliysen ,inşallah çocukların iyi birer  doktor olsun. Sizin gibi insanlar  benim için  Hipokrat yemini etmiş doktorlarınızdan daha değerlisiniz ,dedim.

Esmer kız gülümsedi.     

Camiye gidip ,dua ettim. Duamda bana  yardımcı olan hanım kıza,  varsa çocuklarına …

Şu an bir çok noktada halka sıkıntı yaşatan hastanelerin durumunu yetkililere arz  ediyorum;  hastanelere  biraz çekidüzen veriniz. Doktorlar  edep,  irfan sahibi olsunlar. Yeminlerine sadık kalsınlar.

<