SELAMİ TURGUT GENÇ

SELAMİ TURGUT GENÇ

TÜRKİYE GÜCÜ..

Tarih boyunca savaşçı bir millet olduğumuzu hatırlatmaya gerek duymuyorum. Ancak, bazı ayrıntıları açıklamanın da yararlı olacağını düşünüyorum.

Bugünkü Cumhuriyet Türkiye’si, savaş psikolojisinin tam tersi, barışseverlik ruhuyla donatılmıştır. Barış ve adalet ilkeleri cumhuriyetimizin öncelikli amaçlarıdır.

Osmanlı tarihinin tüm sayfalarında da bu böyledir. Devlet tarafından kazanılan topraklar sömürgecilikle yönetilmemiştir. Dini düzenlemelerle ayrıcalıklı ırklar üzerinde baskıcı rejimler kurulmamıştır. Bilakis, İslam dininin önderi Hazreti Ömer’in adalet sistemi tesis edilmiştir. Avrupa’da yaygınlaştırılan bu adalet kavramı yöre halklarının o günlerden bugünlere devreden haksever ölçüsü olmuştur.

Türkiye’nin silahlı güçleri, savaş ve barış ikileminde, asil bir millet olmanın onurlu gururunu tarihe nakşetmiştir.

Şimdi gerçekçi olup konuşmak zamanıdır. Türkiye ordusunun Suriye’nin belirli alanlarında başlattığı “Barış Pınarları” harekatı üzerinde kafa karışıklığı yaratılmak istenmektedir. Bir defa şu bilinmelidir ki; bu coğrafya üzerinde sinsi niyetleri olan süper güçler, geniş bir propaganda haberleri yayarak gerçekleri perdelemek çabasındadır.

Suriye bir devlet midir, devletçik midir? Bunu anlamak için Potsdam konferansında alınan kararların gözden geçirilmesini öneririm. İkinci Dünya Savaşı’nda galip devletlerden üç büyüklerin Amerika, İngiltere ve Rusya’nın Potsdam’da imzaladıkları belgenin içeriği, Ortadoğu’nun bölünmesiyle ilgilidir. Bu konuda birkaç kez uyarıcı yazılarım yayınlandı. Seri yazılarımda büyük Ortadoğu’nun parçalanma sürecinin geniş bir zamana yayıldığı ve ilk hamlenin Irak’ta başlatıldığını vurgulamıştım. Konunun detaylarına girmiyorum. Müttefik kuvvetlerinin ikinci dünya harbinde Alman istilasını püskürtme planlamalarına Türkiye’de dahil edilmek istenmişti. Ancak, ülkemizi yönetenler politik manevralarla savaşı sırtımızdan atmışlardı.

Yabancı devletlerin ortak çıkarları söz konusu olunca, birbirlerinin dizleri dibine kendi yavruları gibi yumulma içgüdüleri harekete geçer. Çıkarlara bağlı savaşların zembereği hep böyle işler.

Ortadoğu’da Suriye’nin tabanı bunun için kaydırılmaktadır. Sahadaki aktörler ve figüranlar, yüz yıl sonrasının senaryosu için oynatılmaktadır.

Geleceğin senaryosu konusunda fazla ayrıntılara girmeden ulus devletlerin kaderi üzerinde oyunlar kurulacağını ve bunları anlamakta geç kalınmamasını önemle hatırlatırız.

Üzerinde yaşadığımız kürede sayıları ikiyüze varan devlet ve devletçi bulunmaktadır. Donanımlı güçler, uzay mesafelerini teknolojiyle geliştirmektedir. Yıldızlarla bezenmiş evrende, atıl ve batıl kalan herşey bilimle aydınlatılmaktadır. Zaman, madde, enerji kavramı uzay yolunu açmış bulunmaktadır. Özetlersek, küsürat devletlerin tasfiye planlanmasını hazırlayan “Uzay Devletleri”nin maksatları bununla sınırlıdır.

Gelelim Türkiye gücünün teleskop’undaki görüntülerine..  Türkiye  insani, birlik ve beraberlik içindeki kesimlerle “kardeşlik” duygularını kaynaştırmasını bilen bir vatana sahiptir. Bu nedenlerle vatanın her karış toprağının üzerinde “sabrın sonunun selamet olduğu”na inanan bir millet yaşamaktadır.

Bu millet yeri geldiğinde uyanmasını bilir, şahlanınca da her türlü entrikanın karşısında karmakarışık düğümleri çözer.

Adamın biri berbere gitmiş:

“Saçım ak mı, kara mı demiş?”

Berber:

“Önüne düşünce görürsün..” cevabını vermiş.

Türkiye’nin sınır devamında barış koridoru tesis etmek amacıyla başlattığı harekata karşı “tavır koyan milletlere, bir söz de bizden olsun.” Al birini vur ötekine.. Hepsi aynı kaptan su içiyor..

Halkımız arasında bu gibilere:

“Akıllarına” Turp sıkalım..” derler.

Not: Savaş taktikleri konusunda ordumuzun stratejik alanlardaki “Müthiş zeka” yeteneğini, dünya milletlerinin pek çoğu askeri eğitimlerinde ders olarak kurgulamaktadır. Oyalamak ve kandırmak amacıyla anlamsız söz söyleyen: “Boşuna gazel” okumasında..

<