TOPAL ETKİSİ
Kötü bir başlangıç yaptı oyuna Fenerbahçe. Rakip kazanmaktan başka çaresi olmayan taraftı. Bu yüzden de kalabalık çıkmışlardı sahaya forvet hattında. 30’luk Dzyuba’yı 2 genç ve dinamik golcü destekleyecekti. Arjantin’li Driussi kanatta, İran’lı Azmoun Dzyuba’nın yanında gol arayacaklardı her an. Golü de erken buldular zaten. Fenerbahçe’yi sahaya nasıl dizerseniz dizin forvetsiz yayılacaklardı parselizasyon anlamında yeşil çimene. Slimani ve Frey’den umduğunu bulamayan Ersun Hoca çareyi Ayew’i en uca koymakta buldu. Bu aslında hoca açısından taktiksel anlamda beyin fırtınası demekti. Pratiği de kenardan izleyip görecek ve belki de Beşiktaş maçı kadrosunu kafasında Zenit karşılaşmasını oynarken verecekti.
Ayew’de Slimani gibi sabit değil gezerek oynayınca Fener’in görünüşü 4-6-0 gibiydi. Onlar üç forvetle oynarken biz forvetsizdik. Öksüz kalmıştı Fenerbahçe yıllar sonra forvet hattında. Kimler gelip geçmedi ki? Yazsam yerlisini, anlatsam yabancısını sayfamız yetmez inanın. Fenerbahçe yediği golden sonra biraz toparlansada özellikle Alper ve Şener’in kötü performanslarıyla orta alanda ve defansta sekteye uğrayan taraftı. İlk yarı iki farkla bitecekken Mehmet’in olağanüstü vuruşuyla tura tutunuyorlardı son düdüğün hemen öncesinde. Ersun hocaya da çok kızmamak lazım doğrusu. Sene başında yapılan yanlış planlama, kötü oyuncu ve özellikle golcü seçimleri, ara transferde istenilen ve beklenilen golcünün alınamaması hocanın da elini kolunu bağlıyordu ister istemez. Isla cezalı ve Dirar da UEFA kadro listesinde olmadığına göre Şener ikinci yarıya devam etmek zorundaydı. Klübede Tolgay vardı Alper’in yerine oyuna girebilecek.
KADRO MÜHENDİSLİĞİNİN ÖNEMİ
Nitekim de öyle oldu Alper out, Tolgay in’di. Hocaya sorulacak soru da klişeydi; “Tolgay oynayabilecek durumdaysa neden oyuna ilk 11’de çıkmamıştı?”. Tolgay’ın ikinci bölgenin patronluğuna soyunmasından sonra hem top hem de oyun tamamen Fenerbahçe’nin üstünlüğüne geçti. Takım sürekli paslaşmalarla hem Zenit’li oyuncuları yoruyor hem de her geçen saniye ve dakikayı lehe harcama adına cebe indiriyordu. Ancak bir gol yeme halinde telaş başlayabilir, oyuncular arası panik yayılabilirdi. O yüzden Fenerbahçe’nin kesinlikle gol atması gerekiyordu. Sarı lacivertliler ceza alanında kalabalıklaşamadıkları için ya duran toptan gol bulacak ya da uzaktan şut denemeleri yapacaktı. Topal’la atılan gol de zaten böylesine bir aklın sonucunda gelmemiş miydi? Paslaşmanın haricinde ne şut atılıyor ne de serbest vuruş kazanılıyordu.
Yanal ne acı ki çaresizdi. 80’de oyuna Slimani girecekti. Ancak gezgin Slimani ile Fenerbahçe’nin gol yollarına yönelmesi imkansızdı. Son dakikalarda Skirtel bile bir forvet gibi ceza alanı içinde gezinirken, Slimani ısrarla rakip kutunun dışında pas yapıyordu arkadaşlarıyla! Fenerbahçe bundan sonrası için herşeyiyle, yüzde yüz lige odaklanacaktır. Kim bilir hayırlı bir yenilgidir böylesi. Fakat Başkan, yönetim kurulu, sportif direktör-futbol direktörü adına her ne derseniz deyin yaşanılan durumda kabahatin büyüğü bu üçlüye yazar. Hadi sene başında yapılan transferleri geçtik diyelim ama ara transferde bir santraforun alınmaması affedilecek bir hata değildir. İşte bu yüzden hatalar zincirindeki en naif halka şu aşamada Ersun Yanal’dır.
Hani hep kaleciler için yanlız adam denir. Bir de şöyle bir söz vardır onlar için söylenen; “90 dakika kurtarır en büyük olursun, son saniyede golü yersen de en kötüsü olursun. Kötü kalecisindir artık”. Rusya’da bu duyguyu yaşayan Harun değil Mehmet Topal’dı. Sol ayağıyla nefis bir gol atıp turu önce İstanbul’a taşıyan Topal, son on beşli dakikalara girdiğimizde ayağındaki topu Sardar’a kaptırınca turu kendi gayretiyle geri vermiş oldu Zenit’e. Bu danTopal’ın şansızlığıydı sanırım. Elinden geleni yaptı Mehmet.
DERBİNİN BEYİN FIRTINASI
Ersun hoca sadece Zenit maçı için değil Beşiktaş derbisi içinde santraforunu Andre Ayew olarak belirlemişti. Ancak kaybedilen turdan sonra Ayew’li forvet hattının zaafiyeti hocayı tekrar Slimani veya Frey tercihine sürükleyebilir. Tur kaybedilsede hocanın hakkını vermeliyiz bence. Takım ilk defa 90 dakikaya taşıdı mücadele azmini. Son düdüğe kadar bırakmadılar oyunu. Bu büyük bir artı futbolcular adına. Oyunun bu pozitif tarafı ister istemez futbolculara moral olacaktır.
Zenit’e karşı kanatta oynattığı Alper’i oyundan alan Yanal, Tolgay tecihiyle orta sahasını 4 oyuncuyla kalabalıklaştırdı. Kanat oynayan sadece Moses gibi gözüksede orta alanda, Tolgay-Eljif-Topal-Jailson dörtlüsüyle kontrol hep Fenerbahçe’de kaldı ikinci devrenin büyük bir bölümünde. Hoca böylesine bir tercihlede başlayabilir derbiye. Böylesine derbilerde sürpriz yapan ekipler de kazanmışlardır zaman zaman. Hasan Ali ve Isla ile domine ederse Fenerbahçe Dolmabahçe’de, bu dörtlüyle merkezi sağlama alıp ileride Moses’le oyunu lehine çeviremez mi sizce de Yanal? Elbette sürpriz tercihler her zaman kendi rikslerini de beraberinde getirir. Sevgili Mustafa Denizli yapardı böylesine sürprizleri derbilerde hep. Bakalım bu zor ama çok önemli derbide ne gibi sürpriz kararlarla kaşılaşacağız Fenerbahçe ve Ersun hoca tarafında?