SELAMİ TURGUT GENÇ

SELAMİ TURGUT GENÇ

TARİH YENİDEN YAZILIYOR – 19 -

Sultan 3’ncü Mustafa, Devletin içindeki çatlağın farkındaydı

DİRENİŞLERDE, (CİN) ZANNEDİLEN SARAY ATI’NIN KELLESİ İSTENİYORDU..

Selami Turgut GENÇ

 

Üç asır öncesinin ifadesiyle, savaş yorgunu ülkesini, ileriye dönük geniş bir islahata tabi tutmayı düşünüyordu. Tek hedefi buydu. Ancak, vezirler de dahil, devlet yönetimindeki rütbeli, rütmesiz zevatla bu islahatı başaramayacağını görüyor, biliyordu. Önceki dönemden arta kalan saray içi çekişmeler de aynı hızla devam ediyordu.

Sultan 3’ncü Mustafa, devletin bünyesindeki çatlağın farkındaydı. Toplumu el altından yanlış, asılsız söylentilerle kurcalayanlar vardı. Halk arasında, Şeyhülislama karşı tepki veren gruplar giderek fazlalaşıyordu. Çarşı, pazarlarda, kahvehanelerde teessürat (üzüntü) gösteren insanlar, ağız birliği etmişçesine aynı şeyi konuşuyorlardı:

“Cenab-ı Hakk’ın savn-i samedanisine ida padişah efendimizin “Âlem-i semadan” dinimize musallat beyanlara tevessül buyurdukları, malûmatına sahibiz. Zat-ı Devlet lûmuzun mülukâneye (Yakışmayan, yakışsız) hali, semadaki yıldızları tepemize indirirse, ahfadımızın zerresi kalmaz.  Şeytan tükürüğü değdiği için, depremle evlerimize başımıza çöktü. Hepimiz helak olacaktık.”

Halkı, zamanla huzursuzlaştıran bu söylentiler, Sadaret Makamlarının da kulağına gidiyordu. Ama, rivayet olduğuna göre, Padişahın yeni tayinler yapacağını, devlet yönetimine düzenlemeler getireceğini da önceden haber almış bulunan vükela takımı, İrade-i Şahane’nin kararlarını zaafa uğratma amacıyla sessiz kalıyorlardı.

Ahali devletin kontrolünü üzerinde görmeyince işi daha da azıtıp, akıl ve mantığa sığmayan dedikoduların içine düşmüştü.

İnanılır gibi olmasa da, padişahın atını dillerine dolamışlardı. Devletin durumu iyi gidiyordu. Halkın refah payını artırmak konusunda  planlı çalışmalar yürütülüyordu. Halbuki diğer tarafta, Sultan 3’ncü Mustafa’nın Atı (Avalim) nin, yaşanan büyük depremde etkisi olduğu iddia ediliyordu. Aslında bu tür kımıldanışlar, düzene baş kaldırışın bir nev’i habercisi sayılıyordu. Depremden iki gün önce atın, güneş tutulmasına karşı Sarayburnunda tepinerek, anlaşılmaz garip hareketler göstermesini gözetleyen hayvan bakıcıları, halkın aklını karıştırmıştı:

“Bu at, gökyüzüne baktıkça gaipten haber alıyormuş sanki. Depremin olacağını da hissetmiş. Tepinirken ön ayaklarıyla toprağa kazık çakar gibi hareketler yapıyormuş..

Sarayın kötü niyetli personelinden kahvehanelere kadar yayılan atın bu öyküsü, ahali arasında yanlış kanaatlerin uyanmasına da neden oluyordu.

“Bu ata gavur tohumu ekilmiş, ya da şeytanın elçisi olarak saraya sokulmuş bir musibet”.” Diyen halk çoğunluktaydı..

Sultan 3’ncü Mustafa’nın, o zamanki, ilmi verilere ulaştırmadığı at üzerindeki deneyimleri, batıl inanışlara sahip çevreleri rahatsız etmişti.

Kahvehane soytarıları, yahut meddahları bunu bir kışkırtma duygusuna bağlayarak alay konusu haline bile getirmişlerdi.

Padişahın şeytan atı, Sarayburnunda ayaklarını tokmak gibi yere vurarak depremin sebebi oldu!.”

Diyecek kadar pervasız gösterilerde bulunuyorlardı. Cahil halk, o derece ahmak ve salak hale sürüklenmişti ki, Saraya kafa tutacak cüretkarlarla gizli toplantılar yapıyorlardı. Şeyhülislam neden bu fitne işinde geri duruyor diye ilk tepkilerini o makama yönettiler. Günün birinde Şeyhülislamın makamı önünde toplanarak avaz avaz bağırdılar:

“Padişahın atı yıldızlarla konuşurmuş!. Kafir tohumu ile dolu bu hayvanatın bedeni payitaht’ta durdukça hepimiz zelzeleyle telef oluruz. Çabuk davranıla, fetvaya müstahak ve zillet bertaraf edile.. Menhus “Avalim” atının kellesini Sultanahmet meydanında görmek isterük.”

Üç gün geçince, Şeyhülislam makamından ve Saraydan bir açıklama duyulmayınca 100 kadar çapulcu, sahte din sömürücüsü, Topkapı’ya yürüdüler. Aynı hezayanlarla bağrışıp çağrışıyorlardı.

İşte, böyle bir günün sabahında, Karanlık Kanyonun yerini haber vermek üzere saraya yaklaşan Şefik ismindeki taşralı genç, bu tepkici kalabalığın arasına düştü. Herşey birden bire olmuş, yayılan göstericiler, etrafını sarınca kendisi de onların ortasında kalmış. Aralarında sıyrılıp çıkma imkanı olmayınca, kalabalığın akışına kapılıp saraya doğru sürüklenmeye başladı..

GÜNEŞİN DOĞMADIĞI YERİ BİLEN ADAM SARAYA ALINDI..

 (Devamı Perşembe)

 

 

<