TARİH YENİDEN YAZILIYOR – 12-
FIRAT HAVZASINDA, “ALTIN ÇAĞ” DÖNEMİNİ
GÜNEŞ IŞIKLARI MI BELİRLEYECEK?..
Sultan III. Mustafa’nın hayallerine sızan
gerçeklerin 2073 yılıyla ilişkisi olabilir mi?
Selami Turgut GENÇ
Sultan III. Mustafa, gökyüzü araştırmalarıyla kişisel yetenekleri üstün bir vizyon ve eylem insanıydı.
Hz. Muhammedin bilime ilişkin hadislerinden kendisine rehber bilgiler edinirdi. Kudretli imparatorluğun tarihe biçim verecek manevi tarafını da geliştirmek isterdi. Peygamberimiz bunun yolunu göstermişti:
“İnsanların hayırlısı, insanlara en faydalı olanıdır.”
Hz. Peygamberimiz Muhammed’in hadisteki öğretileri sadece bununla kalmıyordu. Padişah’ın Şeyhülislamla sürdürdüğü mutad toplantılarında, görüşme konularına girmeden önce, okuduğu bir dua vardı. O da şuydu:
“Allah’ım, beni bilgiyle zengin et. Akılla, yumuşaklıkla beze. Kötülükten çekinmekle ulula.. Kötü işlerde bulunmamakla güzelleştir.”
Dönemin dini öğretilerine değinirken, Hadis’in bu konularda, daha başka neler önerdiğini de hatırlatalım:
“Bilgin ve bilgi elde etmeye çalışan, kusurlu, suçlu bile olsa cennete girer.”
“Dinleyip öğrenenden, yahut söyletip öğreten bilginden başkası için yaşayışta bir hayır yoktur.”
“İnsanlar ya bilgindir, ya bilgi elde etmeye çalışandır. İkisinin arasında bulunan kişilerde hayır yok.”
“Bilgin kişinin yüzüne bakmak sevaptır.”
“Bilgiyi gizleyene her şey, hatta denizdeki balıkla havadaki kuş bile lanet eder.” (1)
Saltanatı boyunca astronomiyle uğraşan sultan III. Mustafa , “Bilim, rütbelerin en büyüğüdür. Cehaletten kötü fakirlik olmaz.” diye düşünürdü.
Saray bilginleriyle yaptığı toplantılarda gene Hadis’ten bir sözü sık sık tekrarlardı:
“Bilim hem ziynet, hem de düşmanlara karşı bir silahtır.”
Padişahın iradeye dayalı bilge kişiliği, ne yazık ki, halkın büyük bir çoğunluğu tarafından yeterince değerlendirilemiyordu. Halk baskıcı, zorba güçlerin, sancak beylerinin para ve unvan hırsları uğruna hep yalan, dolanla avutulurdu. Hadis’e dayandırılarak uydurma bilgilerle, halkın önü tıkanıyor, ilim, irfan sahibi olmaları engelleniyordu.
“İslam dini akıl dinidir. Aklı olmayanın dini de yoktur.” sözünü kural kabul eden padişah, bir gün Şeyhülislamı Divanına çağırarak, halka minarelerden şu Hadis’in duyurulmasını emr-i şahaneleri olarak bildirdi:
“ Bir an bilgi elde etmeye çalışmak, bütün bir geceyi ibadetle geçirmekten hayırlıdır. Bir gün bilgi elde etmeye çalışmak, üç ay oruç tutmaktan hayırlıdır.”
Osmanlıyı üstün devlet mertebesine çıkarmak için halkın eğitilmesi konusunda Hadis’ten çok yararlanan III. Mustafa, “Çin de bile olsa bilgiyi arar, gider bulurum. Bilgi sahibi olmak her Müslümana farzdır. Şüphe yok ki, melekler, aradığı, dilediği şeyden razı olduklarından dolayı bilgi sahibi olmak isteyenin üstüne kanatlarını gererler.” (2) fikrini, yaşamı boyunca ilke edinmişti..
Osmanlı’nın Sancakbeyi merkezilerinde, bu buyrukların ne şekilde uygulandığını öğrenmek merakına kapılan Sultan Mustafa, “Devlet-i Ali-ye İstihbaratçılarını” şüphelendiği yerlere gönderirdi. Hatta, Sadrazamlarını sorgular; gizli istihbaratçılarının varlığını belli ettirmeden, görevlerinde uyanık olup olmadıklarını araştırırdı.
Devletin işleyişi böyle sürerken Padişah’ın imar konusundaki büyük hamleleri, halkın şahane duyguları içine işlemişti. Köprüler, yollar, çeşmeler, camiler yapıldıkça, şehir bakım ve temizliğe kavuşturuldukça halkın III. Mustafa’ya karşı şükran duyguları kabarmış oluyordu.
Vakıf hizmetlerinde de ilerleyişler kaydediliyor, Sultan’ın ilime verdiği değer, Osmanlı toplumunda hayırlı işler olarak karşılanıyordu.
Velhasıl, III. Mustafa döneminde, Osmanlı’nın bilimle tanışan devlet yapısı böyleydi. Kuvvetli istihbarat birimleriyle, gaflet içinde kalınmadan, anarşinin üzerine gidilebiliniyordu.
Güneşin girmediği Karanlık Kanyon’un yerini Sultan Mustafa’ya duyurmak için katırcı kervanlarına katılan Anadolu’lu genç, uzun süren yolculuğunun sonuna yaklaşıyordu.
Gerçekten de o alanlarda, toprağın altında büyük altın rezervlerinin bulunduğunu Hadis yazmıştı. Hadis’in bununla ilgili bölümünde Fırat Nehrinin geçtiği yerlerde, altınlar bulununcaya kadar çok kanlar döküleceği, insanların öldürüleceği ifade edilmişti. Fırat Nehrinin, gelecek bir zaman biriminde, birden suyunun kesileceği ve altınlara ulaşılacağı haberleri, süper devletlerin arşivlerinde de bulunmaktadır.
3’NCÜ MUSTAFA, “AYET-İ KERİM”DE YAZILI EVREN’İN BÜYÜK SIRRINA ULAŞMIŞTI (DEVAMI SALI)