tAn oRal ve kariKatür Sergisi
...Uzun bir yolculuğa çıktı. Çalışmaktan, düşünmekten yoruldu. Döndükten sonra dinlendi ve hikayesini bir taşın üzerine kazıdı ( Gılgamış destanı)
Karikatürist Tan Oral az gitti uz gitti, kurşun eritip hurufat döktü, kalıplayıp satır satır dizdi. Rotatifler döndü , ak kağıt üzerinde çizgi oldu, yazı oldu.
Gazete oldu !
tAn gazeteyi dürdü , büktü, katladı. Gazeteden gemi yaptı, kağıttan şapka yaptı. Harfler deryasında yolculuk etti. Bu yolculukta türlü yazılar okudu, çizgiler çizdi, olaylar yaşadı, gördü.
Yattı, uykuya gözlerini açıp türlü rüyalar gördü.
Küçücüktü ufacıktı, pantolonu kısacıktı. Babası asker, annesi anneydi. Şehir şehir, okul okul gezdi. Bir sınıfa girdi utana sıkıla ; atmış yetmiş bir çift göz ona bakıyordu. Onlardan bir çocuk sadece bir çocuk gülümsedi ona. Yanında ona yer açtı. Oyun oynadılar koştular, koştular, terli terli sular içtiler. Aynı sırada oturup birlikte gözlerini kara tahtaya diktiler.
...Gördüler ki arkadaşıyla kağıttan bir gemide, simgeler denizinde yolculuk yapıyorlardı. Başlarına gazete kağıdından birer şapka yapıp güneşlendiler .
tAn geminin direğin tepesine çıkıp, uzak ufukları gözledi, aşağıya inip seyir defterini yazdı.
Türlü denizler geçip türlü limanlara uğradılar. Türlü insanlarla karşılaştılar. Canavarlarla savaştılar. Başlarından türlü olaylar geçti.
Sonunda iki arkadaş bir limanda inip vedalaştılar...
Kağıttan gemi ıslanmış su almaya başlamıştı...
Öğretmen birden seslendi :
-‘tAn , dedi. tAn ayağa kalkıp buyur öğretmenim dedi.
Otur, tAn , dedi öğretmen ; al eline kalemi yaz başına geleni, dedi.
tAn eline aldı kalemi , yazdı başına gelenleri...
tAn ömür denilen yolculukta herkesin yolculuğunu anlatıyor. Hikayeyi duvarlara aşmış. Hikayesi taştan değil kağıttan; gazeteden..
tAn Oral son kişisel karikatür sergisini Karaköy, Bankalar Caddesindeki Schneidertempel Sanat Merkezindeki galeride “Gazete" üst başlığıyla sergiliyor. Merdivenleri tırmandım. Yürüdüm. Temiz sade düzenlenmiş galeriye girdim. Galeri yöneticisi Gülsüm hanım çay ikramıyla galeriyi gezdim. Sanatçıyla konuştum. İyi dileklerimi sundum.
tAn Oral'ın şöhreti denizaşırıdır. Onu gazetenin son sayfada bir köşeciğe uzanıp gazeteyi yorgan niyetine üzerine çekmiş görürsünüz. Çizgileri gibi hayatı da gösterişsizdir, sadedir.
Sergideki sabık Cumhuriyet Gazetesi Yazı işleri müdürü Okay Gönensin’in bir karikatürünün kenarına gel çiz deyip arkasını dönüp gittiği şerhini düşmüş...
Ak kağıt üzerine düşen zeka ışıltıları apayrı bir mizahi yolculuk yaşatıyor. Bu yolculuk bir hukuk serüveni aynı zamanda Düşünce özgürlüğü, adalet, yaşam hakkı vs kavramları sergi salonunun duvarlarında çıkıp başında uçuşuyor insanların.
Tan çizmiş ha çizmiş. Ne zaman nerede duracağını bilemeden çizmiş. Bu çizgiler kimi zaman zalimlere karşı bir kamçı, kimi zaman da gül ağacı, dikeni, yaprağı , çiçeği olmuştur.
Tan Oral bu sergide bize şimdilerde adı var kendi yok olan gazete kavramından, bunun giderek sahibin sesi olduğundan, itibarsızlaştığından söz ediyor. Sosyal medya gömleği giydirilmiş gazetelerin tetikçiliğinden söz ediyor.
Sözü ağır düşmüyor ! Çizgisi, fırt, zırt, gırgırlama değil ağır başlıdır. O onun çizgisi, insanlık durumunun bitmeyen hikayesidir.
Onun hikayesinde geçerken durdurulmuş kendilerine “ hes kodun var mı?” ya da “ geçinebiliyor musun ya da neden kederlisin? diye sorular sorulan, işçi, memur ve işsizlerdir.
O insanı değil, insanın içine düştüğü kötü sistemi sorgular.
O sanatının bayrağını açmış , uçsuz bucaksız denizlerde seyreden gemi direğinin tepesinde uzak ufukları seyreden bir adamdır.