CEMAL KARABAŞ

CEMAL KARABAŞ

tAn oRal ve kariKatür Sergisi

...Uzun bir yolculuğa çıktı. Çalışmaktan, düşünmekten yoruldu. Döndükten sonra dinlendi ve hikayesini bir taşın üzerine kazıdı ( Gılgamış destanı)

Karikatürist Tan Oral az gitti uz gitti, kurşun eritip hurufat döktü, kalıplayıp  satır satır dizdi. Rotatifler döndü ,  ak kağıt üzerinde  çizgi oldu, yazı oldu. 

Gazete oldu ! 

tAn  gazeteyi dürdü , büktü, katladı. Gazeteden  gemi yaptı, kağıttan şapka yaptı.  Harfler  deryasında yolculuk   etti. Bu yolculukta türlü yazılar okudu, çizgiler çizdi, olaylar yaşadı,   gördü. 

Yattı, uykuya gözlerini açıp  türlü rüyalar gördü.

Küçücüktü ufacıktı, pantolonu  kısacıktı. Babası asker, annesi anneydi. Şehir şehir, okul okul gezdi. Bir sınıfa girdi utana sıkıla ;  atmış yetmiş bir çift göz ona bakıyordu. Onlardan bir çocuk sadece bir  çocuk gülümsedi ona. Yanında   ona yer açtı. Oyun oynadılar  koştular, koştular, terli terli sular içtiler. Aynı sırada oturup birlikte   gözlerini kara tahtaya diktiler.  

...Gördüler ki arkadaşıyla kağıttan bir gemide, simgeler denizinde  yolculuk yapıyorlardı. Başlarına  gazete kağıdından birer  şapka yapıp güneşlendiler . 

tAn geminin direğin tepesine çıkıp,  uzak ufukları gözledi, aşağıya inip seyir defterini yazdı. 

Türlü denizler geçip türlü limanlara uğradılar. Türlü insanlarla karşılaştılar. Canavarlarla savaştılar.  Başlarından türlü olaylar geçti. 

Sonunda  iki arkadaş  bir limanda inip  vedalaştılar...

Kağıttan gemi  ıslanmış su  almaya başlamıştı...

Öğretmen birden seslendi :

-‘tAn , dedi. tAn ayağa kalkıp buyur öğretmenim dedi. 

Otur, tAn , dedi öğretmen ;  al eline kalemi yaz başına geleni, dedi. 

tAn  eline aldı kalemi , yazdı başına gelenleri...

tAn   ömür denilen yolculukta  herkesin yolculuğunu anlatıyor.  Hikayeyi duvarlara aşmış. Hikayesi taştan değil kağıttan; gazeteden..

tAn  Oral  son kişisel karikatür sergisini  Karaköy, Bankalar Caddesindeki Schneidertempel Sanat Merkezindeki galeride  “Gazete" üst başlığıyla sergiliyor. Merdivenleri tırmandım. Yürüdüm. Temiz sade düzenlenmiş galeriye girdim. Galeri yöneticisi Gülsüm hanım çay ikramıyla galeriyi gezdim.  Sanatçıyla konuştum. İyi dileklerimi sundum. 

tAn Oral'ın şöhreti denizaşırıdır. Onu gazetenin son sayfada  bir  köşeciğe uzanıp gazeteyi yorgan niyetine  üzerine çekmiş görürsünüz. Çizgileri gibi hayatı da gösterişsizdir, sadedir. 

Sergideki sabık  Cumhuriyet Gazetesi Yazı işleri müdürü  Okay Gönensin’in bir karikatürünün kenarına  gel çiz deyip arkasını dönüp gittiği şerhini düşmüş... 

Ak kağıt üzerine düşen zeka ışıltıları  apayrı bir mizahi yolculuk  yaşatıyor. Bu yolculuk  bir hukuk serüveni aynı zamanda   Düşünce özgürlüğü, adalet, yaşam hakkı vs kavramları sergi salonunun duvarlarında çıkıp başında uçuşuyor insanların.

Tan    çizmiş ha çizmiş. Ne zaman nerede duracağını bilemeden çizmiş. Bu çizgiler kimi zaman zalimlere karşı bir kamçı, kimi zaman  da gül  ağacı,  dikeni, yaprağı  , çiçeği olmuştur.

Tan Oral bu sergide bize  şimdilerde  adı var kendi  yok olan gazete  kavramından,  bunun  giderek sahibin sesi olduğundan,  itibarsızlaştığından söz ediyor.  Sosyal medya gömleği giydirilmiş gazetelerin  tetikçiliğinden söz ediyor. 

Sözü ağır düşmüyor !  Çizgisi, fırt, zırt, gırgırlama değil ağır başlıdır. O onun çizgisi, insanlık durumunun  bitmeyen hikayesidir. 

Onun hikayesinde  geçerken durdurulmuş kendilerine  “ hes kodun var mı?”  ya da  “ geçinebiliyor musun ya da  neden kederlisin? diye sorular sorulan, işçi, memur ve işsizlerdir. 

O insanı değil, insanın içine düştüğü  kötü  sistemi sorgular.

O sanatının bayrağını açmış , uçsuz bucaksız denizlerde seyreden   gemi direğinin tepesinde uzak ufukları seyreden bir adamdır. 

<