Taklit ve bidat
Malatya’da bir olay habere konu olmuş. Görünüşte haklı görünüyor olayı haberleştirenler. Olay şu; Toplu Konut İdaresi Malatya’da meskenler yapmış. Meskenlere uzak bir mesafede, yarlar üzerinde, istinat duvarlarıyla örülü bir de cami yapmış TOKİ. Vatandaşlar camiye gidemiyorlar, Çünki meskenlerden camiye yol yapılmamış. BU haber yapılıyor. Televizyada izledim.Birden garip düşünceler doluştu zihnime. Mescid-i Nebevi’nin inşası aklıma geliverdi.
*******
Resûl-i Ekrem, Medine'ye teşrif buyurduklarında, içinde cemaatle namaz kılabilecekleri, gerektiğinde toplanıp meselelerini konuşabilecekleri bir yerden mahrum bulunuyorlardı. Bu mühim vazifeler için merkez teşkil edecek bir mescit gerekiyordu.Efendimiz, Medine'de ilk olarak bu mescidi inşâ etmekle işe başladı.Fedakâr Sahabîler tarafından arsa kısa zamanda tertemiz hâle getirildi ve Resûlullah’ın emriyle kerpiçler kesilip hazırlandı.Mescidin inşasında Peygamber Efendimiz; bilfiil çalıştı. yapılan çalışma neticesinde Mescid-i Nebevî’nin inşâsı kısa zamanda tamamlandı. Her türlü süsten uzak, dört duvarı kerpiçten olan bu kutsî mâbedin tavanı yoktu. Henüz namazın farz olalı 1 sene olmuş ve Kâbe kıble olarak tayin edilmemiş bulunduğundan, kıblesi Kudüs'e doğru idi. Dörtgen şeklinde idi ve üç kapısı ile bir de mihrabı vardı. Mihrab yerine sıra halinde hurma gövdeleri dizilmişti. Minberi yoktu. Sadece Resûlullah’ın hutbe irâd buyururlarken dayanmaları için bir hurma kütüğü bulunuyordu. Sonraları Sahabîlerin arzusu üzerine üç basamaklı bir minber yapıldı. Hazreti peygamberden sonra iş başına gelen 4 halifenin de mescidin inşasında fiilen çalıştıkları bilinmektedir.
*******
Camiye yol olmadığını şikeayet konusu eden vatandaşlar sonunda karar vermişler. Kazma-kürek işe koyulmuşlar ve camiye giden yolu yürünür hale getirmeye karar vermişler. Doğruyu bulmuşlar ama yine de şikeayetlerini dile getiriyorlar. Sahi insanımız niçin bu hale geldi. Mescidini bizzat kendisi yapan bir Peygamberin ümmeti, şimdi her şeyi devletten, kurumlardan bekler olmuşlar.
*******
Medine şehirdir. Mekke’nin aksine kırsal alan değildir. Orada bir mescit yapılarak Müslüman topluluk yönetim işlerini oradan yürütüyorlar. Sade, masrafsız, gösterişsiz, tezyinatsız, yapmacıksız, gerekli olmayan hiçbir şey yok. Çünki devlet de o zaman gösterişe meyledecek dünyevi güçlere sahip değil.
*******
İslam dini mensuplarının, Müslümanların devletleri güçlendikten sonra yeni düşünceler hakim oldu insanların zihinlerine. İslam’ın azametini göstermek için mutantan, ihtişamlı mabetler yapılmaya başlandı. Günümüzde camilerde çalınacak o kadar çok değerli eşya var ki, çoğu zaman kapıları kilitlemek gerekiyor.
*******
Bir zamanlar, kimi ulema camiye gitmediği için tenkit ediliyordu. Camilerin içi öyle çok bidatla dolu ki, insanın gitmeye isteği olmuyor. Hele o ses düzenekleri akıllara ziyan. Mihrapta imam farza niyet etmeden önce, üç ayrı mikrofona çeki düzen verdiğinde, imama uymaktan vaz geçmeyi çok istedim.
Camiler, mescitler ibadet yeri oldukları kadar, Müslümanların bireysel ve toplumsal sorunlarına çözüm üretme yeridir de. Ama camiler bu görevlerini yerine getirmekten çok uzakta durmaktadır.
*******
Hıristiyanlıktan öykünerek camilerde dört-beş sıra sıralar, oturaklar konulmuş. Sanki 1500 yıldan beri hiç sakat Müslüman yoktu. Öte yandan sınıf geçen çocuğa babasının aldığı bisikleti, kilisenin papazı hediye ediyor hikeayelerini çok dinledim. Ama imamlarımızın bu olayı taklit edeceğini hiç düşünmemiştim. Camiler hızla Hıristiyan din adamlarının yaptıklarını taklit etmeye yöneliyor. Umarım bazı kafalar ayar, bu aymazlıktan dönülür.