KENAN SÖNMEZLER

KENAN SÖNMEZLER

Son günlerde...

Son günlerde gündemden kopmak olası değil biliyorum. Kolumuz, bacağımız, yüreğimiz kopuyor canımız yanıyor hem de ne yanmak. Baş sağlığı ve üzüntü ile geçiştirilecek gibi değil biliyorum ama acının üzerine yapılan açıklamalar acıya acı katıyor. Yapanı da, yaptıranı da, sebep olanı da, Tanrıya havale ediyorum.
Birileri ülkeyi kurtarırken ben yine boş işlerle iştigal etmeye devam edeyim, neme gerek taze börek!...
Sanat çevrelerindeki hoş insan oranı, hiçbir çevre ile benzeşmez. Sanat çevreleri hoş insanlardan yana hazinedir.
Bunu en iyi nasıl kanıtlarım diye düşünüyorum. Şimdi kalkıp sorsam: “Var mı politikada hoş insandan yana bu zenginlik?” diye. Ne olur?
Biliyorum… Bazı okurlarım “Hooppp ağır ol arkadaş hani politika yoktu” diyecekler.  İyisi mi biz yine sanata dalalım. Hem de balıklama cinsinden.
Sanat çevresinde ne kadar hoş insan varsa, o kadar da boş insan vardır. Başkaca da kimse yoktur. Yani sanatın dengesini hoş insanlarla boş insanlar kurar. Terazinin bir kefesine hoş insanların sanatı, öbür tarafına boş insanların manzarası konur ve dahi denge kurulur.
Bir boş adam ki boşluğunu göremez, onun öbür dünyaya gidişi bir yumurta kabuğununkinden daha onurlu olamaz. Boşluğunu görebilen boş adamın yeri ise, görmeyenin yanı değildir.
Böylesi, hiç olmazsa boşluğunu, yürüttüğü malzeme ile gizleme girişimi ve telaşındadır. “Bu sözümden ünlü çıplaklar alınmasın vallahi gücenirim bak”
Efendim İrlandalı bir genç yazar G.B Shaw’ı taklit ediyordu. “Önleseniz” dediler dostları üstada, o reddetti:
“Bir topalın koltuk değneklerini almam elinden” dedi.
Dolu insan ezik değildir, rahatça başkalarını över. Ama bu çelebilik bile taklit edilirse, garip sonuçlara varılır.
Taklitçi anlatır:
“Diyecek yok adam yetenekli. Ama büyüklük kompleksi var. Kendini utanmadan benimle mukayese ediyor.”
Sanatı yaratanlar içindeki “hoş-boş” oranı ile sanatı sevenler içindeki “hoş-boş” tıpa tıp birbirine benzer.
Ressam az gelişmiş ünlü iş adamından bir yağlıboya portresi için beşyüz bin dolar istedi. Hazret sordu:
“Yağı benden olursa kaça!”
Sanatseverliğin sadece insanlara mahsus olduğunu sanmamalıdır. Hayvan diye küçümsemeye yeltendiğimiz yaratıkların sanat saygısı anlattığımız kişiden daha az insanca sayılabilir mi? İşte:
“Anne güvercin oğluna kızmaya başladı. “Olur mu canım? Koca çocuk oldun artık. Hala yuvaya pisliyorsun!” Biraz sustu son kararını bildirdi:
“Bana bak. Artık yarından tezi yok, sadece heykellerin üzerine pisleyeceksin.”
Bu haftayı da burada kapatalım, derken aklıma düştü. Son İtalya gezimizde hayretle öğrendim ki, Venedik belediyesi güvercin beslemeyi yasaklamış. Sebep de tarihi eserlerin içine sıçması olarak gösterilmiş. Şaka değil gerçek…
Haftaya görüşmek dileğiyle.

<