SAĞ YANIMDA YARAM VAR , SOL YANA DÖNDER BENİ…
Zaman değişti. Kimse kimseyi dinlemiyor. Gençler ellerinde telefon, kulaklarında kulaklık kendilerini dış dünyaya kapatmış bulunuyorlar.
Karı kocayı, küçük büyüğü dinlemiyor
Metroda, otobüste, vapurda, dolmuşta seyahat ederken, yolda yürürken , yaya kaldırımında karşıdan karşıya geçerken insanlar ellerinde telefonları kendi küçük dünyalarına sığınmış.
Kendi kendilerine tik tok yapan gençlere yol sorsan, kulaklıklarını çıkarıp;
-Pardon bey amca ? diye karşı soru soruyorlar.
Ana okulu çağındaki çocuk , pandemiden dolayı kapatılmış kafenin önünde skotteriyle oynarken durup alı al, moru mor, nefes nefese ;
-Hayır !Siz bilmiyorsunuz ! Bu bisiklet değil, skotter , skotter , deyince güldüm.
Küresel sermaye, gizli projeleri için Mars'a milyarlarca dolarlık uzay aracı göndermiş.
Sabun köpüğü haberler...Yenisi gelene kadar unutuyoruz...
Bir süre yukarıya baktıktan sonra başımızı yere eğiyoruz.
Gündemimizin ortasında hüküm süren yağma savaşlarının sebep olduğu salgın hastalıklar, darbeler, fakirlik var.
Geleneksel aile yapımızla oynayan ne idüğü belirsiz okumadan imzalandığı anlaşılan İstanbul sözleşmesi aile bireyleri arasına fitne sokmuş bulunuyor.
Yeşil çevreyi unuttuk. Her yer beton. Varlık sebebimiz toprağın rengini unuttuk.. Sularımız paraya dönüştürülmek üzere şişelenmiş bulunuyor;
-Öldüm Allah! su, desen paran yoksa su yok...
Aşırı avlanma denizde balıkları, havada uçarları bitirdi.
Büyükada’yı bir deri bir kemik bedenleriyle fır dönen atların koşum takımları alındıktan sonra sokağa terk edilmişti.
Sokağa düşen ister insan ister hayvan olsun çok geçmeden akıbeti meçhul oluyor !
Merkez bankasına girip çıkan(?) 128 milyar doların sırrı el’an çözülememiştir.
Antalya’ya bağlı bir ilçenin belediye başkanı nikahını kıydığı çifte mutluluklar diledikten sonra adamı makam şoförü, karısını da sevgilisi yapmış.
İnsanın bu haberlerden midesi bulanıyor...
Bu aralar midemden şikayetçiyim. Abonesi olduğum devlet hastanesinin Nefroloji bölümüne bir türlü gidemiyorum. Bir yıldır yaptığım teşebbüsler başarısızlıkla sonuçlandı.
Önce bir dahiliye bölümünden randevu alacaksın. Uzun bir aradan sonra unutmadıysan randevu günü doktorun kapısı önünde ilaç torbanla bekleyecek, kapı açılınca bir başka doktor karşılayacak seni. Doktora ;
-Kusura bakmayın yanlış mı geldim? Ben uzman hekimi seçmiştim, diye kekeleyince, Doktor ,izah etmeye çalışıyor ;
-O doktor izinde, veya o doktor bölüm değiştirdi veya Antalya'ya kongreye gitti. Ben pratisyen hekim...
İlacını düzene koyamadığın gibi pratisyen hekim ilacını değiştiriyorsun. Nefroloji doktoru için aylar sonrasına ancak randevu alıyorsun.
Bu konuda hasta hakları bölümüne bir çok dilekçe yazdım. Bu dilekçelerde sormuştum:
-Randevu aldığım doktora bir türlü ulaşamıyorum. Bunlar hep izinli mi ? Hep kongreye mi gidiyorlar?
Hastanenin hasta hakları birimi dilekçemi alırken;
-Haklısınız. Biz dilekçenizi müdüriyete intikal ettirip, sonuçtan sizi haberdar edeceğiz diyor.
Bugüne kadar kimse beni aramadı.
Yeni doktor eski doktorun ilaçlarını beğenmiyor;
-Önceki tabibin ilaçlarını beğenmedim. Benim verdiğim ilaçları kullan, diyor. Evim ilaç türü bakımından küçük bir eczane...
Verilen ilaçlar alerji yapıyor, sağımda solumda alerji lekeleri..
Karar verdim. Artık ilaç kullanmayacağım. Ekmeğe tuz banmayacağım. Bulgura, pirince ,şekere gönül indirmeyeceğim. Bol bol su içip günde asgari yirmi dakika yürüyeceğim.
Bugün ise maske takıp sosyal mesafemi koruyorum . Tedbirimi alıyor, takdiri Allah’a bırakıyorum. Bu sıralarda bir çok insanın söylediği gibi;
-Yapacak başka bir şey yok !
Ati için umudum giderek azalıyor !.. Ancak gene de kendi kendimi teselli edebiliyorum;
-Her şeyin düzeldiği günler elbet gelecek (ama ben göremeyeceğim)
Randevularımı beklerken araya tatil , bayram ve yasaklar girdi .
O gün, randevu günü yani sağ kalırsam , uzman tabibime şikayetlerimin soldan değil, sağ yanımdaki yaradan kaynaklandığını söyleyip , şu şiire göre bir olur yazısı yazmasını rica edeceğim :
- O yana dönder beni , bu yana dönder beni…
Sağ yanımda yara var, sol yana dönder beni …