RAHMETLİ AHMET HOCA…
Rahmetli Ahmet Hoca gençlik hatıralarımın içinde mühim bir şube teşkil eder. Onu memur olarak bu ilçeye tayinim çıkınca tanıdım.
Ahmet Hoca’yı bu ilçenin merkez camisinde Diyanet gündeminin dışına çıkan ateşli hutbeleriyle tanınır idi. Hutbelerindeki vazu nasihatlariyle ,faiz yiyenleri, tartı aletleriyle oynayanları, kumar oynayanları-oynatanları , naz eden karılarını dövüp Rus karılara gidenleri , esnaf arasında haksız rekabet dedikodu yapanları nar-u cehennem ateşiyle tehdit eder idi.
Hoca çalışkan ,sünnete uygun yaşar idi. İmamlık dışında arıcılık yapardı. Meşgalesine amiri olan müftüyü ve ilçe veterinerini de ortak etmişti. Arıya şekerli su takviyesinde haddi aşmadığını beyan eder idi.
Bazen de oğlunun saatçi dükkanına gider saat tamiri yapardı.
Ahmet Hoca ,hutbelerini gazetelerdeki havadislerle renklendirirdi. Bu gazeteler, sayfalarını büyük boy baldır bacak ,çıplak kadın resimleriyle renklendiren, yazısı az sürümü çok, bulmacalı gazeteler idi.. Haydar isimli birinin yazıları ise basın ahlak yasasına nasıl uydurulur idi, anlaşılmaz idi.
Çay ocağındaki bu gazeteler, büyük şehirlerin havasını getirirdi. Halk bu gazeteleri okuyarak bilgi ve görgülerini artırırlardı. Çay ocağında oturup bu gazetelere göz atanlardan biri de Ahmet Hoca idi. Hutbelerinin konusunu buralardan topladığı söylenirdi.
Hoca minbere çıktığında cemaati şöyle tepeden tırnağa seyreder, bıyık altından gülüp , içinden “ Hem beni şikayet eder ,hem de nasihat beklersiniz…Sizi gidi gafiller ! Ben bilirim sizin ne herzeler yediğinizi ! Durun bakalım! " der gibi idi.
Amiri olan müftü ise zaif, uzun ince, kuru bir baston gibi bir adam idi. Makamının kapısını penceresini sıkıca kapatarak sigarasını içer, gelen misafiri duman altı eder idi. Hutbeye çıktığında o da Nasreddin Hoca fıkraları anlatır, sohbeti neşeli geçer idi.
Hatta bir defasında çekirge yediğinden bahsedince ilçede adı çekirge yiyen müftüye çıkmıştı.
Ahmet Hoca hakkında memur iken arıcılık yaptığı , hutbede laikliğe aykırı konuştuğu için şikayet olduğunda, müftü efendi, iş ortağı ve memuru Ahmet hocayı çağırır,” La Ahmet oğlum ,hutbede hariçten gazel okuma! Bak başımı belaya sokma” derdi .
Ahmet Hoca , açık saçık kadın resimleri basan cemaati naru cehennem ile korkuttuğunda, cemaat “ Sayın Hocam madem günah sen niçin bu gazeteleri okuyorsun” dediklerinde, “ Sizin gibi günahkarlar uğruna ,sizi uyarmak için okuyor, sizler için vebale giriyorum” derdi.
Bence asıl vebal bu gazetelere yayınlayan, büyük tirajlarıyla övünen, genel yayın yönetmenlerinin, yazı işleri müdürlerinin, bilhassa resimleri yerleştiren sayfa sekreterlerinin boynunda idi…