Osmanlı hayranlığı
Osmanlı, bir Türk devleti. Kurucu unsuru Türk olan bir millet. Ama 400 çadırda kalmamış Kayılar.
Selçuklu devleti de bir Türk devletiydi. Ama onun kurucu unsuru hangi ailedir hemen bilmeyiz.
Kitaplar, ansiklopedilere bakmak durumunda kalır hemen herkes. Daha önce, şehir devleti olan,
onlarca Türk devletleri de var ama, oralara kadar hiç kimse okumamıştır. Bize en yakında Osmanlı var.
Misalleri oradan devşirmek adeti yaygındır. Tüm dünyada tek adam yönetimleri birer birer yıkılarak
yerlerine daha dar sınırlı, daha çok da ırka ve Hıristiyan mezheplere dayalı devletler oluşturulmuş.
Dünyada 8-10 İmparatorluk, Padişahlık, Kırallık varken, demokrasi adı verilen yeni rejimle birlikte çok
sayıda devletler kurulmuş. İşte yeryüzünün bu fırtınalı günlerinde gücü elinde bulunduranlar Osmanlı
Türk devletini de küçük parçalara ayırmakta ısrar etmişler. Elimizde kala kala, bir Türkiye kalmış, can
havliyle ve uluslar arası güçlerin aralarındaki mutabakatla Türkiye Cumhuriyeti kurulabilmiş.
Tamam da, Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmak için de Kurtuluş Savaşına sokulmuşuz. İtalya, Fıransa,
İngiltere bir yıldan fazla işgal ettiği şehirlerden birer birer çekilirken, Yunanistan savaşmakta ısrar
etmiş. Bereket versin onlara gücümüz yetmiş.
Xxxx
Yeni Türkiye Cumhuriyetini beğenmeyenler, onun uygulamalarından hoşnut olmayanlar, din
meselesinde ciddi olanlar ‘Ah o Osmanlı!’ hasretlerini hep dile getirmişler ve getirmekteler. Fakat
Osmanlı ve din meselesinde ciddi olanları biraz silkelediğinizde, onların ne dini, ne de Osmanlıyı da
bilmedikleri ortaya çıkar.
Xxxx
Osmanlı ile Türkiye Cumhuriyeti arasındaki asıl fark çıkış noktasıdır. Osmanlının dayanağı İslam
dinidir, Türkiye Cumhuriyeti’nin dayanağı batı uygarlığıdır. Çok önemli bir fark. Osmanlı’nın son 150
yılı ve Cumhuriyetin neredeyse 100 yılında Batı Uygarlığı ile uyum sağlanamayacağı anlaşılmıştır.
Anlaşılamamıştır. İşte bir açmaz var.
Xxxx
Osmanlı’nın kurucu unsuru Türk ama fetihlerle, savaşlarla, evlenmelerle hemen her ırktan, milletten
insanlar Osmanlı olmuştu. Tanzimat döneminde, Meşrutiyet döneminde Osmanlı denildiğinde Türk
ırkı bir azınlık bile değildi. Bunu kimse kabul etmez. Ama böyleydi. Hayran olduğumuz Osmanlı
Yahudiydi, Rum’du, Ermeniydi, Leh’di, Sırp’tı, Polendi. Her milletten insanlardı. Ama hepsi
Osmanlıydı. Yani Osmanlı çok milletli, çok kültürlü, çok dinli, hoşgörülü, tahammüllü bir millet
topluluğu idi.
Xxxx
Osmanlı Padişahlarının, Sadrazamlarının, Şehzadelerinin kaçının öldürüldüğünü, kaçının ev hapsinde
çürütüldüğünü bilmek gerek. Kaç Şehzadenin savaş meydanında öldüğünü de bilmek gerek. İktidarı
korumak için aile fertlerinden kaçının ölümüne fetva alındığını da, öldürüldüğünü de bilmek gerek.
Elbette hepsi tarihe kaldı. Öldürmek için fetva alanlar da, fetva almadan maslahat gereği insanları
öldürenler de, kardeşlerini hapsedenler de, baba ve amcalarıyla savaşıp onları yenerek
cezalandıranlar da hep öldüler. Herkes ölecek elbette.
Xxxx
Tarihte böyleydi şimdi de böyle. Öldürenler de ölecek. Dünya bir oyun ve oyalanmak yeri ve fani bir
yer. Ömür, belirli bir zaman diliminden ibaret. Kalıcı olunamayan bu yerde, ölümsüzmüş gibi
sahiplenmek, korumak, tehlike sayılanları bertaraf etmek anlaşılır gibi değildir.
Düşüncesinin, inancının temeline hayatı, dünyayı koyanlar zalim olmaktan ve zulüm yapmaktan
kurtulamaz.
Düşüncenin ve inancın dayanağı, istinat noktası, çıkış noktası ahiret, haşir, Allah, Peygamber
olmayanlar, zalimlerin ta kendileridirler.
Xxxx
Osmanlı hayranı olanlar Osmanlıyı, Türk ve Türkçü olanlar Türk şehir devletlerini, dini dilinden
düşürmeyenler hazreti Peygamberin günbegün hayatını bilmiyorlar. Boş laflarla, hamasetle, siyasetle,
bilhassa siyasetle yaşayıp gidiyorlar. Gittikleri yeri de bilmiyorlar. Herkes eceline gider ve herkes
sadece, tek başına kendi mezarına girer.