RECEP ARSLAN

RECEP ARSLAN

Ortodoks-Purotestan

Gazetelerin eskilerde kalmış nüshaları, toplumun o günlerini anlamak için bir hazine değerindedir. Ünlü ya da ünsüz yazarların yazılarına yıllar sonra bakıldığında, gündemi, zihinleri meşgul eden konuları izlemek mümkün oluyor. Yazarın kişisel düşüncesi ve inancını okumak da mümkün. 24 Ocak 2006 tarihli bir gazetede Fatih Altaylı, Teke tek sütununda üç konudan söz etmiş.  İkisi adalet ve güven duygusuyla ilgili, üçüncüsü ise İslamiyet’in nasıl da Hıristiyanlaştırıldığını anlatıyor.

Xxxx

Böbrek hastası baba, böbrek nakli için beklerken,  kızı,  kapkaç mağduru olmuş, arabanın altında kalmış. Ölürse onun böbreği babaya nakledilecekmiş. Baba ise bunu kabul etmiyor. Halka sormuş gazeteciler. Siz olsaydınız ne yapardınız?’ diye. Kabul eden de, etmeyen de var. Ama bir öbek var ki, toplumun yarasının ne kadar kanamalı olduğunu gösteriyor. ‘Kızımın böbreğini alır, onu öldüren kapkaççının peşine düşer, gerekeni yapardım. Çünki devlet bu adamlara karşı yapması gerekeni yapmıyor. Adalet tecelli ettirilmiyor. Kendi adaletimi, kendim sağlardım.’

Xxxx

İnsanlar kendilerini  güvende hissetmediği gibi, başlarına bir hal geldiğinde baş vuracakları bir merciinin varlığından da çok emin değiller. Başvursalar bile adaletin tecelli etmeyeceğine inanmış durumdalar. Tesadüfen bir taciz, kapkaç, hırsız zanlısı yakalandığında halk onu linç etmeye kalkışıyor. Çünki adli mercilerin tatmin edici bir sonuca ulaşmasının mümkün olmadığına, olsa bile bunun yıllar alacağına inanıyor.

Xxxx

Mehmet Ali Ağca'nın, hesap hatasıyla erken salıverilmesi  olayı. BU olayda vatandaş, hata ile değil, bilerek salıverildiği inancında. Bu tür hatalar salıverilmeler neden hep böyle ünlü mahküumlar için gerçekleşiyor diye soruyor vatandaş. Yani burada da vatandaş adaleti tecelli ettirmesi gerekenlere inanmıyor. Kötü bir durum elbette. Böylesi toplumları idare etmek zorlaşır. Hatta idare edilemez hale gelir. Tek seçenek kalır idare edebilmek için. Yoğun bir baskı uygulamak.

Xxxx

Kadın –erkek bir arada namaz kılmışlar camide. Kadınların başı da açıkmış. Din ilimlerine vakıf beylere sorulmuş durum. Kimse netlikle, Kur’an’dan- Hadis’ten misaller vererek meseleyi açıklayamamış. Gelenek İslam’ına Ortodoks yakıştırmasını yapan yazar, değişiklik ve yenilik arayanlara da Ortodoksluğu yakıştırmış. ‘Öyle görünüyor ki, Ortodoks İslam anlayışına karşı, purotestan bir İslam anlayışı kendini göstermeye başladı.’ Yazar o kadar Hırıistiyan ki, örneklemesini ancak o irfandan verebiliyor.

Xxxx

Çok tartışmaya yol açacak bir konu: Zeki  Megamiz adındaki Hırıistiyan bir Arap ilk defa  Kur’an tercümesi yaptırıp yayınlamış. Daha sonra da  Cihan Kütüphanesi (yayınevi) sahibi Ermeni asıllı Mihran Efendi Türkçe Kur’an yayınlamış. 1924 tarihinde Sebilürreşad dergisinde konu ile ilgili bir yazı var.’Kur’an ı Kerimi tercüme etmek, basıp yaymak  bir müddetten beri moda oldu.’ Mustafa Sabri efendi de  Tercüme- i Kur’an meselesi adlı çalışmasında, tercüme olaylarının arkasında gizli ve sinsi eller olduğundan söz ediyor.

Doğrusu ne derseniz tartışma büyür. Kur’an’ı Türkçe’ye çevirmek, çevirilerden yararlanarak rabbimizin ne istediğini öğrenmek iyi mi, kötü mü?

<