NELER ÇEKTİM BEN / KADIN TÜM KÖTÜLÜKLERİN KAYNAĞIDIR (Leo Tolstoy)
Sanatın anahtarı gizli değil ki… Picasso yerini söylüyor:
“Sanatın giz’i odur ki aranmaz bulunur.”
Kadınlar sanatlar içinde en çok edebiyata meraklıdırlar. M. Von E. Eschenbach da bu yoldan kendini kabul ettirmiş ve saygı kazanmıştı. Aforizma’larının özel bir yeri vardı:
“Kocasını etkileyemeyen kadın kaz’dır. Kocasını etkilemek istemeyen kadın ise kutsaldır.”
“Entellektüel olduğunu sanan bir kadın erkeklerle aynı hakları ister. Entellektüel olduğuna inanan bir kadın ise bundan vazgeçer.” (Colette)
Figaro’nun Genel Yayın Müdürü ‘Alp’honse Karr, kadınların yazar olmasından hiç hoşlanmıyordu: “Kadınların yazmasında iki türlü saçmalık var, kitap sayısı çoğalıyor, kadın sayısı azalıyor.”
Alp’in kaynanalar üzerine değişik bir görüşü de şöyle: “Kaynana, sevgili kızını, beraberce dünyanın en tatlı çocuklarını yapsınlar diye rezil bir herife teslim eden kadındır.”
“Kadınlar” üzerine aldığım notlarıma devam ediyorum, yazının sonunu ben de merak etmeye başladım arkadaşlar…
Yazar Novalis şöyle yakıştırıyordu: “Kadın iyilik ve güzelliğin simgesidir. Erkek ise gerçek ve adaletin simgesidir.” (Siz buna katılmak zorunda değilsiniz)
Edebiyatta kadınlara verilen yer, politik yelpazeden de daha geniş olsa gerekir. En yaralayıcı olanlardan biri sanırım Leo Tolstoy’dur. Diyor ki: “Kadın tüm kötülüklerin kaynağıdır.”
Sözcükler dosdoğru bunlar ama, Tolstoy herhalde benim şimdi anlayamadığım bambaşka bir şey söylemek istiyordu. Belki de demek istiyordu ki, olayların kaynağı onlar olsa bile, kötülükleri yapanlar başkalarıdır. (Neden ben koskoca Tolstoy’un kelamına çevir kazı yapıyorum onu da anlayabilmiş değilim)
Sarah Bernhard, hanım tiyatro oyuncusu olarak efsaneleşti. O denli zarif ve ince bir vücudu vardı ki: “Baston gölgesinde istirahat edebilir” diye takılırlardı. Günün birinde ham sofu Katolik bir kadın kendisine ahlak dersi vermeye çabaladı. Sonunu da bağladı: “Kendinize dönünüz” Sarah kabul etmedi: “Olmaz! Sığmam.”
Sarah anılarını “İkiz Yaşayışım” adındaki kitapta topladı. Gürültü de koptu.
Bir Amerika turnesine çıkmıştı. Şikago Piskoposu bir vaazında, bu yüzden aktrisi iyice batırdı. Bunun üzerine meneceri Piskoposa şöyle mektup yazdı:
“Muhterem peder! Şehrinizde reklam için 400 dolarlık bütçe ayırmıştım. Vaazınızdan sonra reklama gerek kalmadı. Teşekkür ederim. Size fakirlere yardım için 200 dolar gönderiyorum.”
Ve kadınlarla ilgi notlarıma devam ediyorum…
Heykel sanatçısı Clesinger, ünlü kadın yazar George Sand’ın kızıyla evliydi. Kaynana ile damat birbirlerinin gözünü oyacak kadar düşmanlaşırlardı. Günün birinde Sand damadını korkuttu: “Gelecek romanımdaki kişilerden biri o olacak. Adını yazmayacağım ama herkes tanıyacak.” Damat hiç korkmadı. Dedi ki:
Ben de onun heykelini yapacağım, yüzü peçe ile örtülecek, ama vucudu çıplak kalacak… Herkes tanıyacak.”
Ve bir tebüssüm ile noktalayalım haftayı, kadınlardan söz ettik kadınlarla bitirelim efendim…
DoktorGalani güzelliği ile ünlü bir striptiz sanatçısının hasta yatağına çağırıldı. Kızcağız öleceğini sanıyordu. Doktor hastayı baştan aşağı uzun uzun muayene etti. Galiba bu muayene tıp biliminin öngörüsünden de uzun sürdü. Sonunda güzel hastamız dedi ki:
“Şanslısınız siz! Eğer doktor olmayıp da sıradan bir erkek olsaydınız, bu size bir inci gerdanlığa patlardı.”