KENAN SÖNMEZLER

KENAN SÖNMEZLER

NELER ÇEKTİM BEN / FIKRA VE ÖKÜZLER

Bu hafta da fıkradan girip masaldan çıkacağız. Politika yok. Harbiden yok, kıssadan hisse çıkartanlar benden uzak dursun.
Efendim, fıkra dinlemeyi bilmek, fıkrayı anlatmayı bilmekten daha ileri bir anlayış ister. Her fıkra herkese anlatılmaz. Anlayışlı dinleyici, anlatılmayanı da anlayandır. Burada bir parantez açıp, fıkra anlatmayı seven ve dinleyenden de espri zekası bekleyen sevgili Engin Köklüçınar’ın dikkatini çekiyor ve devam ediyorum.
Mizah, esprinin de ötesidir. Espri vurur geçer, mizah beyinde dalgalanır durur. Bir örnek, pazartesi sabahı idam edilecek mahkumun, “Ne güzel! Hafta iyi başlıyor” demesidir.
Fıkra dinleyeni tartmak için anlatılacak bir örnek şöyledir. Mazohist (işkence edilmeyi seven) sadiste (işkence etmeyi seven) “Döv beni” demiş. O da: “Olmaz!” demiş.
Eğer dinleyen aval aval suratınıza bakıp ne olacak diye sonunu bekliyorsa umut yoktur, çünkü anlaşılmayan fıkranın açıklanması soğukluğun doruğa çıkışıdır.
Ama diyelim ki dinleyen bunun da zevkine vardı. O zaman kendisine dinleyenin kafasında tamamlayacağı bir durum anlatılabilir:
Zıtlıklardan mizah doğar. Örneğin büyük hayvanda küçük organ, küçük hayvanda büyük organ komik olur. Mesela devenin kulağı küçük, eşeğin kulağı büyüktür…
Masal bu ya! Diye başlıyoruz söze ve
Hıristiyan devlet başkanları ölüp de öbür dünyaya gidince, kendilerini önce Aziz Peder kabul eder sonra da Tanrı huzuruna çıkarırmış. Fransa Cumhurbaşkanı de Gaulle gidince de aynı prosedür uygulanmış… Ancak Tanrı devlet başkanlarını kabul ederken ayağa kalktığı halde de Gaulle gelince kalkmamış.
Tören sonunda Aziz Peder Tanrı’ya sormuş:
“Fransa kilisemize ilk katılan ülkelerdendir. Bu önemli adamı ayakta kabul etmeniz uygun değil miydi?”
Tanrı açıklamış:
“Tanımaz mıyım ben de Gaulle’ü?.. Bir kalksam yerime oturur…”
Efendim, sıkıntıların tavan yaptığı şu son günlerde sizleri gülümsetebildimse ne mutlu bana. Haftaya görüşmek üzere…

 

<