NEDEN ERDOĞAN ?
Erdoğan'ı ekrandan tanırım. Benim ne hasımımdır, ne de hısımımdır.
Oy verip seçtiklerimdendir.
Erdoğan' in ne mitinglerine katıldım, ne de toplantılarına katıldım. Partisine üye de değilim.
Yaş seviyesi bakımından hemen hemen aynı yaştayım ; o cumhurbaşkanı oldu, ben de okudum ama cumhurbaşkanı olamadım. Bir müddet kamu kurumunda çalıştıktan sonra kaldırım mühendisi titriyle emekli oldum.
Beni yetiştiren anam babam mütevazı insanlardı. Tabii ki cumhurbaşkanı olmam için beni itip kakmamışlar, serbest irademe özgürlük tanımışlardı;
- Biz yaşayamadık, bari oku , sen rahat yaşa, demişlerdi. Kaldırım mühendisi olarak emekli olmama bir şey dememişlerdi ama rahat bir hayatım olduğu ayan beyan ortaya çıkmıştı.
Hayat arkadaşı olarak seçtiğim hanımefendi de bu duruma razı olmamış; bu durumu iki de bir başıma kalkıp;
-Ula beceriksiz ‘ bak el alem, bakan, başbakan, cumhurbaşkanı oldu se halen kaldırımlarda sürtüyorsun ‘ dedikçe de inadına buna aldırmayıp verdiği sağlık ve nimetler için Yüce Yaratan'a şükrettim.
İnsanlık hali ‘ yalanım yok; ara sıra da olsa içimden yapmış olduğum bekgrantlarla kaçırdığım siyasi , ekonomik fırsatlara hayıflanır, bazı öz eleştiriler yapardım..
Neyse geçmişe mazi yenmişe kuzu deyip günümüze , sözü Erdoğan’a getireyim.
Erdoğan’ı karizmatik bir liderdir. Karakter sahibidir. İlkeleri tanıdıktır. İlkelerine göre yaşar. Takdir eder ,sözünün sahibi olduğunu görürüm. Erdoğan da yalan yoktur.
Peki Erdoğan iyi bir yönetici midir?
İşte bundan emin değilim. Çünkü eline verdiği üç koyunla çayıra saldığı çobanların koyunları kurda yedirerek , gerisin geri elleri boş döndüklerini gördük görünce, Başkan’a sitem ettik.
Bu beceriksiz çobanların adları, sayıları oldukça fazladır. Bunların başında maalesef okumuş yazmış, akademik ünvanıyla , halka öğrenci gibi konuşan Davut bey gelir. Davut bey siyasi hayatına kağnı gölgesinde yürümekle başlamış, liderin kapıyı göstermesiyle başka bir kapıya yönelerek nutuklarına oralarda devam etmiştir.
Bir başka çoban da mesela Kardeşim Gül... Bu arkadaş da eline verilen üç koyunu yedi sene Çankaya sırtlarında otlatmış ancak üç koyun götürüp üç koyunu etsiz , sütsüz bir deri bir kemik geri getirmiştir.
Başındaki “kavuk devrilince” kavuğunun ardı sıra ağır ağır vakur adımlarla yürüye yürüye kraliçenin bahçesinde av avlamaya kuş kuşlamaya gitmiştir.
Gündemimizin vazgeçilmez isimlerinden tosuncuk lakabına haza layık diğer bir şahıs da iktidar gemisi Türkiye sularında seyrederken , mutlu yaşarken çobanlık mesleğine istidadının olmadığının anlaşılması üzerine iktidar gemisinden indirilip, balıkçı kayığına bindirilerek karşı kıyıya yolcu edilmiştir.
O güne kadar lal olduğu sanılan bu arkadaşın karaya çıkınca dili açılmıştır. O da modaya uyup bir parti kurmuştur. Bu haliyle bir çok kişiye bu işler bu kadar kolay mı algısı yaratarak ilham vermiştir.
Yol uzun ; sözü kısa keselim ; Aydın havası olsun.
Demek istediğim; Erdoğan iyidir, hastır. Haza karakter sahibidir. Sözünün üzerine söz koydurmaz. Kur’an’dan sureler okur. Şiirler okur. Söz verdi mi tutar. Delikanlıdır, arkadaşını satmaz, ağır abidir. Sözünü iktisatlı kullanır. Fukara çulunu ayaklar, sofrasına diz çöker. Gönül alıcıdır.
Mega projelerin adamıdır. Yedi düvele karşı havasını atar, racon keser. Yürek sovutur.
İstanbul’a yatırım üstüne yatırım yapmış, İstanbul kalesini kaybetmiştir.
Ahir ömrümde kimseye yağdanlık olacak değilim. İktidardan bir beklentim de yoktur.
Emekli bir kaldırım mühendisi olarak benim ne o yollardan, ne de köprülerden geçecek arabam var. Şimdi de almaya takatim yok. Kanallardan geçecek gemiciklerim ise Karadeniz’de battı...
Vallahi de billahi de şu üç günlük dünyada bunların hiç birinde gözüm yok. Ağzımı kapatmam yolunda ceketimin para konulacak yan cebi de yok !
Ölümüne muhaliflerin sözcülerinin , devlet garantili çifte şeritli yollardan , çifte tünellerden , köprülerden kanallardan , binlerce makam arabalarından, yazlık- kışlık saraylardan söz etmesi şahsen beni üzüyor.
Bundan geri sözüne, samimiyetine ,secdeye varıp alnını yere koyan karakterine güvendiğimiz sayın Başkan, köprüleri karşıdan karşıya değil, fakir insanların kırık, mahzun gönlüne atsın.
Pazarda dolaşan işsiz, emekli kaldırım mühendisleri boynu bükük dolaşmasın. Her şey ucuz ve kaliteli olsun. Zengin ile fakir arasında fark uçurum olmasın. Herkes mutlu olsun. Yalan konuşan olmasın. Kimse kimseye hakaret etmesin. Fiyatlar ucuzlasın. İnsanların değeri dolara dolaşmasın. İnsanların karni tok' sırtı pek olsun...
Köprüleri gönüllere kurun. Okullarda öğrenciler toprak, çevre tanıtılsın. Herkes toprağına dönsün. Toprak bereketli ürünler versin…
Sayın Başkan, gelin görün ; gelin görün , bir söz ile gözünü budaktan esirgemeyerek darbecileri alt eden bu halk, şimdi can pazarında dolara karşı yaşama kavgası veriyor!