Milli Kültür Şu'rası
2017 yılının Mart ayı başında üç gün süren bir şu’ra düzenlendi. Kültür Şu’rası dediler adına. İrfan şu’rası olsa daha doğru olurdu. Bizim medeniyetimizin Culture diye bir meselesi yok. ‘İlmimiz yoktur lakin irfanımız var’ diyen Nabi’yei rahmetle analım.
17 Comession oluşturulmuş. Heyet demek istiyor olmalılar. Her comission’da da 10 müstemleke aydını gönüllü olarak vazife yapmışlar. Konularında, alanlarında uzmanmışlar. Bu uzmanlar şu’radan önce de bir araya gelerek sorunları tespit ederek, kimin hangi konuda tebliğ sunacağını kararlaştırmışlar. Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avci bey comissionda görev alan uzmanları tek tek ziyaret ederek teşekkür belgesi vermiş. Sunulan tebliğler de ayrı başlıklar altında kitaplaştırılacakmış. Uygulamaya da hemen başlanacakmış ama mevcut düzende ne kadarını başarabilecekleri konusunda karamsar. Yani güncel halka sorma olayına da gönderme yapıyor. Siyasetçi aklı. Her fırsatı gole çevirme alışkanlığı.
Xxxx
Neden müstemleke aydını dediğimi daha önce ayrıntılı biçimde anlattığım halde yeniden söz edeyim. Zamanında hakimi olduğumuz milletlerin dilinden aldığımız kelimeleri eğip-bükerek, kor ateşte döverek, Türk ağzına uygun hale getirdiğimiz kelimeler bizim öz kelimelerimizdir. Arapça, Farsça, Kürtçe, Efganca, Urduca, ve daha başka Müslüman milletlerin dillerinden aldığımız kelimeler böyledir. Hepsini Türk ağzına, söyleyişine, telaffuzuna, vurgulamasına uydurduk.
Ama Batı dillerinden aldığımız kelimeleri adete efendimizden aldık duygusuyla o kadar da işlemedik, kelimenin yarısını değiştirsek bile yarısını değiştirmeden aynen kullanıyoruz. Kutsal öküz gibi o kelimelere dokunmaya ürküyoruz. Üstelik o kelimelerin yerine kullandığımız kelimeler varken, efendilerimize sevimli görünelim diye o kelimeleri kullanıyoruz. Hatta,bizim kendi kelimemeizi kullanmayı banallik, firenkçe kelimeyi kullanmayı bir üstünlük telakki ediyoruz. İşte bu müstemleke aydını olmanın icabıdır.
Şu’ra da görev alan her bir aydınımızın bu hastalıktan ölmek üzere olduklarını biliyoruz. Tebliğler kitaplaştırıldığında ayrıca incelenecek ve her bir tebliğin kaç kelime olduğu, içinde ne kadar firenkçe kelime kullanıldığı kamuoyuna açıklanacaktır.
Xxxx
Orta zekealılar cennetinde keyif sürmek için müstemleke aydını olma şartı var. O niye öyle, bu niye böyle diye soranı yalnızlık kuyunsa atarız ve hayatı ona zehir ederiz.
Bu şu’ralarda heyetler oluşturulur, koca koca laflar edilir, katılanlar teşekkür belgesini alır, çerçeveletip duvarına asar. Hayatı boyunca da ‘Ben bunu Milli Kültür Şu’rasında dile getirmiştim’ diyerek iftiharla anlatır. Başka da bir işe yaramaz.
Bazıları da bazılarına imkean sağlayarak o şu’raya katılımını sağlar.
Merhum Nureddin Topçu’nun bir yakınması hatırlardadır. Şöyle diyordu merhum Topçu:
Arkadaşlarımız yükselsinler diye onlara merdiven veriyoruz, fakat onlar arkamızdan kimse gelmesin diye yukarı çıktıktan sonra merdiveni de yukarıya çekiyorlar.
Xxxx
Müesese, kurum olmak için ilkeler, pirensipler, kurallar, eşikler ve sınırlar olmalıdır. Kaymazlığı olan zeminler olmalıdır. Hepsinden önemlisi iman ve savunulan bir dava, bir mesele olmalıdır. Her gün ve her şartta değişen oynak düşünceleriniz ve uygulamala rınız varsa müessese olunamaz. Kişilerin rengi hakim olur ve kişiler gittiğinde onunla birlikte tüm renkler de gider.
İnsanları sevip sevmediğinize göre, ya da insanların sizi sevip sevmediğine göre değerlendirirseniz, ilkeleriniz yok demektir ve ilkesiz müessese olunamaz.
Xxxx
O kültür şu’rasına katılan uzmanlar önce medeniyetlerini tanımlasınlar, medeniyetlerine isim versinler, kendilerinin hangi medeniyetin aydını olduğunu belirlesinler. Ondan sonra millete önerilerde, tekliflerde bulunsunlar. O aydınlar önce Türkiye’de yaşıyorlar ve Türkçe konuşmak zorundadırlar. Dillerini bir Batı çöplüğü olmaktan arındırsınlar.