ASIM ÇALIK

ASIM ÇALIK

MERT'in ELLERİ

Kadroları öğrendiğimde en büyük şaşkınlığım elbetteki Yusuf’du. Kesin oynamalı diye düşünüyordum çünkü. İkinci şaşkınlığımda sahaya 4 ön libero ile çıkıyor olmamızdı. Bu denemeyi en son Antalyaspor’a karşı yapmıştı Ersun Yanal, Emre-Gustavo-Ozan-Ciğerci, ve maç sonu hüsrana uğramıştı. Görünen 11’e göre sahayı nasıl parselleyeceğimiz önemliydi hocanın karar vermesinin ardından. İlk maçı 4-1-4-1’le oynamıştı Güneş. O maçta kanatlarımızın birinde oynayan Cengiz tarzında bir oyuncumuz maalesef yoktu Pazartesi akşamına ait. Cengiz’in yerini dolduracak yegane seçenek Yusuf’du ama o da hocanın planlarında yoktu.

İlk maçta Mahmut tek ön libero oynarken, soldan sağa; Kenan-irfan-Dorukhan-Cengiz mücadele etmişti. Şimdiyse sahaya çıkacak futbolcularımız arasında hem Mahmut hem Okay vardı defansif orta saha olarak. Bu yüzden sahaya 4-1-4-1 olarak yayılamazdık. Oyuncu profillerimize göre sahaya 4-2-3-1 olarak dizilecektik büyük ihtimalle. Mahmut-Okay defansın önünde yer alırken onların önünde solda Karaman sağda Ozan forvet arkasında İrfan’ın oynaması büyük olasılıktı. Bu üçlünün maç içinde değişerek oynamalarını da ön görebilirdik.  Kenan’ın forvet arkası oynaması da mümkündü. Maç öncesi Cenk mi Burak mı sorusunun cevabı benim tarafımda daha çevik, daha hızlı olması sebebiyle Cenk’di ama hocanın tercihi Burak olmuştu. Elbette saygı duyduk Güneş’in bu kararına ama Yusuf niye klübede hocanın yanındaydı bunu da sorgulamadan edemedik doğrusu. 

4’lü ön libero patentli bir yapıyla son Dünya Şampiyonun karşısına çıkmak baskı yediğimiz anda yarı sahamıza kapalı kalmak anlamına gelirdi ki bu da rahat nefes alıp vermemizi büyük olasılıkla engelleyecekti. Kenan, Ozan ve İrfan’la topu ne kadar öne taşıya bilirdik geçiş oyunlarında bunu da elbette maçın ilerleyen dakikalarında görecektik. Sanırım öndeki yapıyı yine Zeki’yle destekleyecek, Meraş’ı fazla öne atmayacaktık. Umalım ki bu defansif yapı içersinde Coman-Grizmann-Ben Yedder-Pavard-Hernandez gibi oyunculardan çok baskı yemeyelim. Şenol hoca puan veya puanların orta sahada alınabileceğini düşünmüş olmalıydı. Fransızların makine gibi işleyen Tolisso-Matuidi-Sissoko üçlüsüne karşı tecrübeli hocamız Mahmut-Okay ikilisinin yanına Ozan-İrfan ikilisini monte ederek orta sahada kalabalık olmayı tercih etmişti. Bakalım Şenol hocanın tahminleri doğru çıkacak mıydı?

MAÇDA NELER OLDU?

Maalesef neredeyse tüm ilk devre boyunca nefes alamadık. Fransa baskılıydı. Ne üzücü ki buna birazda Şenol hoca çanak tuttu. İlk 25’in sonunda skor 3 / 4 - 0 olabilirdi. Hepimiz Mert’e duacıydık herhalde Türk halkı olarak. Ancak esas “Ohh” diyen Güneş’di sanırım. Sağ önde Ozan vardı. Ozan’ın bu görevi bizim ligimize uyardı belki ama Fransa’ya karşı fena halde uymadı. 12. dakika biterken ancak duyabildik Ozan’ın ismini. Zeki hücuma çıkarsa Ozan’la açığı kaparım diye düşündü Güneş ama bu tercih bizi orta alanda pasifize eden etmenlerden biriydi . Son 5 dakika içinde önce Burak’la sonra Kenan’la atak bile diyemeyeceğimiz faydasız 2 enstantane izledik.  Dakikalar 34’ü gösterdiğinde İrfan sola, Kenan sağa geçti ama çare olmadı. Devre biterken kafamdaki soru şuydu? Güneş ne zaman değişiklik yapacaktı? Çünkü bu düzende puan almak ilk yarıdaki gibi ikinci yarıda da yine Mert’in ellerine kalacaktı. Grizmann ilk devrenin yıldızı, Coman yardımcısıydı. 

GÜNEŞ İLK YARIYI ÇÖPE ATTI

Şenol hoca inadını kırıp hatasını anladı. Artık Hakan oyundaydı. Burak’a yakın oynuyordu. Hakan en verimli görevindeydi. Forvet arkasıydı. İlk devrenin baş aktörleri Grizmann ve Coman yine sahnedeydiler. Hakan’ın oyuna girişiyle oyunun şekli değişti. Kenan-İrfan kanatlarda, Ozan Mahmut’un yanındaydı. Burak’la Ozan’la şutlar denedik. Taşlar yerine oturunca elbette işin rengi de değişti. İlk yarıya göre çok daha iyi oynadık. En azından sahamıza hapsetmedik kendimizi. Golü yedik ama çok geçmeden karşılık vermeyi de başardık. Enteresandır ki 4 ön liberoyla oyuna başlayan Şenol hoca oyunu 4 forvetle bitirdi. Aslında oyuna 4-2-3-1 dizilişinin ana karakterleriyle yani tek forvet, forvet arkası ve kanat oyuncularıyla başlasaydı, hem ilk yarıda bu kadar defansif oynamaz, bu kadar geriye gömülmez, hücuma da daha rahat gidebilirdik. 

Yazımızın sonunda Johan Cruyff’u yad edelim. “Futbol basit oyundur. Zor olan futbolu basit oynamaktır.” demişti tarihe geçen sözüyle. Şenol hoca çıkardığı kadroyla kolay olanı değil zor olanı tercih edip kendi de dahil tüm izleyenleri sıkıntıya soktu. Takımı basit oynatıp herkese yerli yerinde görev verseydi, koskoca ilk 45 dakikayı da çöpe atmamış olurdu. Allah’tan Mert sahne alıp sıfır hatayla oynadı. İnşallah kalan iki maçımızda da, Avrupa Şampiyonasındaki maçlarda da Cruyff’un bu muhteşem sözü Şenol Güneş’e klavuz olsun ve takımına basit oyun oynatıp futbolcularını da yerli yerinde oynatsın. 

 

<