KENDİNİZİ ZENGİN HİSSEDİN
Çok hasta iki adam aynı hastane odasındaydılar.
Birinin her öğleden sonra 1 saatliğine oturmasına izin veriliyordu, ciğerlerindeki suyun
süzülmesi için. Yatağı odadaki tek pencerenin tam yanındaydı.
Diğeri ise hep sırt üstü yatmak zorundaydı.
Saatlerce birbirileri ile konuşur uzun sohbet ederlerdi.
Pencerenin yanındaki hasta, oturmasına izin verdikleri saatte gördüklerini anlatırdı.
Diğeri ertesi günü iple çekmeye başladı, dışarıdaki renkli dünyayı dinlemek için.
Pencere, içinde güzel bir göl olan parka bakıyordu.
Ördekler ve kuğular gölde yüzerken çocuklar model botlarını suda yüzdürüyorlardı.
Pencere kenarındaki hasta bunları muhteşem bir detayla anlatırken odanın diğer
ucunda yatan hasta gözlerini kapar ve bu muhteşem manzarayı hayalinde canlandırırdı.
Bir sabah banyo yaptırmak için su getiren hemşire pencere kenarında yatan hastanın
cansız bedeni ile karşılaştı. Uykusunda huzur içinde ölmüştü.
Uygun zamanın geçtiğine kanaat getirir getirmez, diğer hasta pencerenin kenarındaki
yatağa taşınmasının mümkün olup olamayacağını sordu.
Hemşire memnuniyetle bu isteği yerine getirdi.
Sonunda dışarıyı kendi gözleri ile görme zevkin tadacaktı adam.
Pencereden bakabilmek için yavaşça dönmeye zorladı kendini.
Pencere boş bir duvara bakıyordu.
Adam hemşireye, vefat eden oda arkadaşının pencerenin dışında görünen harika
şeylerden bahsetmesine sebep olan şeyin ne olabileceğini sordu.
Hemşirenin cevabı, ölen adamın kör olduğu ve pencerenin önündeki duvarı göremediği
için “sanırım seni cesaretlendirmek istedi” dedi.
Kıssadan hisse:
Diğer insanları mutlu etmek çok büyük mutluluk getirir, kendi durumunuz ne olursa
olsun…
Paylaşılan dertler yarısı kadar üzüntü verir. Paylaşılan mutluluklar ise iki katı artar.
Kendinizi zengin hissetmek istiyorsanız sahip olduğunuz ve paranın satın alamayacağı
her şeyi paylaşın.
Mevlana’nın da dediği gibi:
“Dünya gözü ile bakan yüzü, gönül gözü ile bakan özü görür.”
Bu kadar uyanığın olduğu bir çağda gönül gözünüzün açık olması dileğiyle efendim.