TANAP projesini de, Marmaray Projesi'ni de Kars - Tiflis - Bakü Demiryolu Projesi'ni de, Pekin'den Kazakistan'a uzanan demiryolu hattını ve Suveyş'e parelel açılmakta olan yeni kanalı da İpek Yolu ekonomik kuşağının bir parçası olarak görünmektedir.
Ekonominin, enerjinin, bilişim teknolojisinin yanı sıra yaşamakta olduğumuz tahammülsüzlük karmaşasını, insanlık haysiyetiyle bağdaşmayan ve din adı kullanılarak yapılan terörizmi de dikkatle irdelemek zorundayız. Bizler pek iyi bilmekteyiz ki; istikrarın, güvenin ve saygının olmadığı bir coğrafyada zenginliğin, paranın ve refahın yeri de, düşüncesi de olamaz. Dolayısıyla ortak bir akıl ve sorumlulukla Ortadoğu'ya ve Kuzey Afrika'ya musallat olan vahşeti sona erdirmek zorundayız.
Alıp başını giden dünyada, ekonominin, enerjinin önemi kadar sosyal konuların da inanılmaz bir boyutunun olduğu da bir gerçektir. Hepimiz BM’nin milenyum hedeflerinin ikinci on beş yılında söz sahibi olabilmenin heyecanı ile çalışmalarımızı sürdürmeliyiz.
Belirlenecek yeni gündeme ülke olarak özen göstermeliyiz. Bu yeniden belirlenecek gündemin üç boyutu olacaktır. Bunlar ekonomik, sosyal, çevresel boyutlar olarak tespit edilmiştir. 
Birleşmiş Milletler'de süre gelen müzakerelere Türkiye'den bir ışık tutmak amacıyla hazırlanacak raporun içeriğini sivil toplum kuruluşları devletle birlikte hazırlamalıdır. “Ekonomi - Demokrasi İlişkisi - 'Toplumsal Eşitsizlik” konulara eklenmeli, akıllı insanlardan fikir alınmalıdır. 
Geçen yüzyıl zenginliğe, refaha ulaşmanın yolunun adı “vahşi kapitalizm”di.
Son 20 yılda network ekonomisinin çizdiği grafik bizleri entelektüel kapitalizme taşıdı.
İletişim teknolojileri geliştikçe bilginin erişilme hızı arttıkça entelektüel kapitalizm dünyanın gündeminde sahip olduğu yerde daha da büyüyecek, daha da gelişecektir.
Yani dünyada yalnız “biz biz” demeyeceğiz.
“Hepimiz” demek zorundayız. Yoksa bütün bu nimetleri elimizden kaçıracak ve gelecek nesillere çok kötü bir dünya bırakacağız. O dünya da yaşayan insanlar bize lanet okuyacaktır.
Elimizi çabuk tutmak zorundayız…