ENGİN KÖKLÜÇINAR

ENGİN KÖKLÜÇINAR

KALEMİM KONUŞTUKÇA / Kim, kimin hayatı kurtardı, hem de iki kez… (1)

“İngiltere’nin zengin bir ailesi, seneler öncesi çocuklarını şehir dışında bir tatil yerine götürdüler. Ev sahibi, villasını, bir haftalığına misafirlerine bırakmıştı. Çocuklar villanın havuzunda yüzerlerken, bir tanesi boğuluyormuş gibi çırpınmaya başladı. Diğerlerinin acı haykırışlarını işiten bahçıvanın oğlu, hemen havuza atladı ve boğulmakta olan küçük çocuğu kurtardı.
Çocuklarının kurtarılmasından minnettarlık duyan aile, bu genç için ne yapabileceklerini sordu. Bahçıvan, oğlunun, bir gün üniversiteye gitmeyi arzu ettiğini söyledi. ‘Doktor olmak istiyor,’dedi. Misafirler bahçıvanın elini sıktılar, ‘Oğlunun eğitim masraflarını zevkle ödeyeceğiz,’ dediler.
Yıllar geçti.
Winston Churchill, İkinci Dünya Harbi sırasında Tahran’da yapılan üçlü konferanstan (Churchill, Roosevelt ve Stalin) sonra zatürreeye yakalandı. İngiltere Kralı, Başbakanı için ülkenin en iyi doktorunu görevlendirdi. Doktor Churchill’i tedavi etti ve en kısa sürede hastalığı atlattı.
Churchill, daha sonra yaptığı basın toplantısında şunları söyledi: ‘Tarihte, hayatını iki defa, aynı kurtarıcıya borçlu insan pek yoktur.’ dedi.
Çünkü hem yaşlı Churchill’i zatürreeden; hem de genç Churchill’i havuzda boğulmaktan kurtaran, bahçıvanın oğlu, penisilini geliştiren ünlü doktor Alexander Fleming idi.”
Dostlarıma anlattım ve bu gerçek olayı noktasına virgülüne dokunmadan sözlerime ekledim; “Anlattığım gibi, Churchil hayatını iki kez kurtaran bir kişiye borçluyken, bende hayatımı, Churchill’in tersine, iki ayrı kişiye borçluyum” dedim ve devam ettim. 
“Ben de bu minnet gecemin ilk kadehini, kontrollardan kaytarmamam için beni hiç takipsiz bırakmayan, değerli insan Necdet Timur ve anjiyomu bir resital titizliği içinde gerçekleştiren, nezaket ve asalet sembolü bir dost, Ergün Demiralp Paşalarımın onuruna kaldırmak istiyorum” dedim.
Anlıyorsunuz ki, bir şüphe üzerine anjiyoya alındım ve herşey yolunda gitti. Prof. Ergün Demiralp Paşam, bu kalple daha 40 yıl götürebileceğimi söyledi ve 100 yaşında aynı yerde, aynı ekiple buluşmak için de şimdiden rezervasyon yapmamı önerdi !.. Gülüştük.
Düşünebiliyor musunuz? Vücudumuzda en emektar, en vefakâr, cefakâr organ kalpmiş... Onun kadar yorulan, onun kadar çile çeken başka bir organ yok. Daha ana rahminin 5. haftasında oluşuyor ve bir ömür boyu hiç tatil yapmadan, dinlenmeden çalışıyor. Bayram seyran, Cumartesi-Pazar yok. Dini-resmi tatil de yok. Ancak vücuda kan pompalarken kasılıyor ya, işte o sırada yani kasıldığı anda, saniyenin 100’de biri gibi bir zamanda dinlenebiliyor.
Ayhan Songar Hoca, “Beyin ameliyatı sırasında insan beynini gören imansız adam bile, imana gelir” dermiş.
Yüce Allah’ın büyüklüğüne bakın. Kalbin bundan hiç farkı yok. Üstelik fazlası var. Ana rahminden, son nefesine kadar... Uyurken bile tık tık işini yapıyor. Sen uyuyorsun, ama o uyanık...
Demek ki Churchill’in hikayesindeki bahçıvanın oğlu Alexandar Fleming de duyarlı davranmayıp, havuza atlamasaydı, orada çiçekleri budamaya, çimleri biçmeye devam edecekti ve bahçıvanın oğlu olarak ölecekti.
(Devamı yarın )

 

<