Kaçarak kurtulmak
İnsanı anlatmak toplumu anlatmaktan zordur. Toplumu anlatırken her eleştiriyi ifade edebilir insan. Çünki başkasına yansıtma gibi bir silahı var insanın. Söylenen her eleştiriyi başkasına atfederek kendini savunur. Ruh bilimin konularındandır. Savunma davranışları geliştirmiştir insan. Bu gerçeklik karşısında alınan duruşlarla ilgilidir. Gerçeklik karşısında insanın alabildiği beş durumdan biri başkasına aksettirmedir. Ama doğrudan insanı, davranışlarını, ruh hallerini anlatmaya kalkışıldığında, gönüller kırılmaya müsaittir. Gönüller sırça saraydır ve kırılgandır.
Xxxx
Her hangi birinden söz açarak tümevarım, genelleme yapabilir düşünce adamı. Ama o genelleme içinde herkes payına düşeni fazlasıyla alır ve aksini ispat etmesi de mümkün değildir. Yapacak tek şey kalır kırılmak, darılmak, küsmek, defterden silmek, hatta ona karşı düşmanlık geliştirmek.
Aslında dikkate alınsa o genelleme içinde payına düşen, ona göre kişi kendini tedavi etmeye teşebbüs etse mükemmelliğe doğru yol alacaktır. Fakat böyle insan sayısı son derece az, hatta hiç yoktur denebilir. Her bir insan kırılmayı, darılmayı, küsmeyi, düşman bellemeyi tercih eder. Düşman belledikten sonra da onu yok etmeye gayret gösterir. İnsan böyle bir şey işte.
Xxxx
Duygular, düşünceler açık, aleni, aşikear ifade edilmez. Çeşitli yaptırımlar hesaba katılarak, çeşitli süzgeçlerden geçirilerek, başka simgeler, remizler sargısına teslim edilerek ortaya konulur. Bu durum samimiyeti, sadeliği, anlaşılırlığı, ihlası zedeler ama yine de insan böyle davranmayı çıkarlarına uygun bulur.
Şimdi insandan söz edildiğinde, her insandan, çoğu insandan. Ama birileri üstüne alınacak, üstüne alacak ama mükemmelliğe doğru gitmek yerine, küsmeyi, darılmayı, düşmanca duygular geliştirmeyi tercih edecek.
Xxxx
‘Sana münkir demişti ya hani bir mektubunda, doğru bir sözdü. Gerçek bir gözlemin açık ifadesiydi. Sen münkirsin. Sadece dini manada, imani manada değil, gerçeği inkear etmek manasında sen münkirsin.’
‘Duygularını önce yaşıyorsun adım adım, sonra firene basıyorsun. Güçlü insanı oynuyorsun ya, kendine çeki-düzen vermeye karar alıyorsun. Fakat bir maşuka olan duygu pırangasından kurtulmak için bir başka maşukun pırangasına giriyorsun.’
‘Sana baştan söylenmesine rağmen tepki koymayı, net tavır göstermeyi en sona bırakıyorsun. Halbuki ilk tavır hakikattir. Ondan sonraki tavırlar tepkiseldir. Hakikatten çok intikam duygusu mayalıdır.’
Xxxx
İşte böyle insan anlatılmaya girişildi mi, kimden bahsediyor, acaba bu kim, sorularıyla meşgul olan insan zihni, asla kendisinin olduğunu anlamaz, anlamak istemez. Hangi insan değildir ki, güçlü insan rolü oynamayan! Hangi insan değil ki tepki koymakta gecikmeyen, hangi insan değil ki hakikati gizlemeyen, hangi insan değil ki intikam duygusuyla asıl duyguları arasında işleri karıştırmayan!. Ama yine de o tırnaklı ifadelere devam edildiğinde herkes kim kimden söz ediyor diye merak edecek. Ey insan özel olarak kimseden değil, genel olarak senden söz ediliyor anlasa…
Xxxx
‘Asıl korunması gereken ben değil miyim diye soruyorsun ya, evet sensin. Çünki sen duygularını inkear ederken, güçlü insan, yorulmaz insan rolünü oynarken insan olma durumunu inkear ediyorsun.
Kaçarak kurtulamazsın. Maşuk değiştirerek de kurtulamazsın. Kendini bağlayıcı söz söylemiş olmaktan kaçarak, az konuşmayı, hatta hiç konuşmamayı tercih ederek de kurtulamazsın. Var mısın-yok musun restini çektikten sonra, sana kurtulman için yollar gösterildiği halde hiç birini kullanmadıktan sonra inkear ile kurtulamazsın. ‘
Xxxx
İnsanı anlatınca işler karışır. Kim, kimden söz ediyor merakı insanları kırbaçlar. Zanda bulunur günaha da girerler. İnsanı anlatmak zor.