İYİ HOCA mı İYİ KADRO mu?
Şu son 10-12 seneyi saymazsak Türk futbolunun en büyük problemlerinden biriydi yerli çalıştırıcılarının sayısının artmaması. Senelerce Terim, Denizli, Güneş etrafında dönüp durdu futbolumuz. Elbette onların da hakkını yemeyelim. UEFA Kupasının gelmesi, Dünya 3. olmamız, eski adıyla Şampiyon Klüpler Kupasında yarı final oynamamız, Avrupa Futbol Şampiyonalarında çeyrek final ve yarı finalleri oynamamızın altında hep bu trionun imzası vardı.
Ancak son yıllarda yeni nesilden gelen çok Türk hoca oldu futbolumuzda boy göstermeyen başlayan. Onlardan bazı örnekler vermek istiyorum sizlere puan cetvelindeki durumuda gözler önüne getirerek.
Okan Buruk; Awaziem’i, Abarhoun’u, Melnjak, Aatif, Nakoulma’yı alarak devre sonunda ligin dibinde kalan takımını an itibariyle 7. sıraya taşıdı ve beşincilik hedefiyle Avrupa’ya katılmanın hesaplarını yapıyor.
Sergen Yalçın; Ara transferde Steven Caulker, Joel Obi, Ozan Tufan, Hakan Erçelik, Josef Sural, Glynor Plet takviyeleriyle güçlendirdi takımını. Devre biterken 18 puanla 14. sırada olan Alanyaspor şu anda puan cetvelinde 41 puanla 5. sırada. Onlar da Rizespor gibi Avrupa Kupasına katılabilmenin matematiğiyle uğraşıyor.
Bülent Korkmaz; Antalyaspor devre biterken 27 puanla 6. sıradaydı. İkinci yarıya Tarık Çamdal’ı, Sergen Yatağan’ı, Amilton’ı, Fredy’i, Doukara’yı alarak girmeleri onları daha üst bir pozisyona taşıyamadı belki ama ikinci yarının başlarına üst üste kötü sonuçlar alsalarda toparlanıp yükselişe geçerek şimdilerde yine 6. sıradalar tabloda. Galatasaray’ın Türkiye Kupasını alması ihtimali ve kendilerinin 5. olmasıyla Bülent hoca da Serhen ve Okan hocalar gibi Avrupa hayali kuruyor.
Erol Bulut; Fenerbahçe’nin eski oyuncusu. Başakşehir’de Abdullah Hocayla çalıştı bir kaç sezon. Oyunculuğu Almanya patentliydi. Almanca ve İngilizce konuşuyor. İleride Alman ligi olan Bundesliga’da teknik adamlık yapmak istiyor. Başarılı bir teknik direktörlük dönemi yaşıyor Malatyaspor’da. İki sezondur sarı kırmızılı ekibi çalıştırıyor. Sezonun ilk yarısı biterken Malatyaspor 29 puan ve gol averajıyla 3. sıradaydı. İkinci olan Trabzonspor’la aynı puandalardı. Devre arasında Sadık’ın Fenerbahçe’ye, santraforları Boutaib’in Mısır takımı Zamalek’e transferiyle güç kaybettiler. İkinci yarı başlarken kadrolarına; Mustafa Akbaş, Robin Yalçın, Şeref Can Büyük, Barış Alıcı, Hüseyin Ekici, Bifouma, Kamara’yı alarak takımı güçlendirmeye çalıştılar. Malatyaspor da bir ara Antalyaspor gibi üst üste kötü sonuçlar alsada, an itibariyle 38 puanla 8. durumda puan tablosunda. 5. sıradaki Alanyaspor’a uzaklıkları sadece 3 puan. Üstelik 0-0’ın rövanşında evlerinde Galatasaray’la Türkiye Kupasında yarı finalin ikinci ayağını oynayacaklar. Erol hocanın ekibi hem lig beşinciliğine hem deTürkiye Kupasını kazanmaya oynuyor. Siz bu satırları okuduğunuzda Galatasaray’ı eleyip Türkiye Kupasına finaline çıkma ihtimalleri gerçekleşmiş bile olabilir. Ne diyelim, bundan iyisi Şam’da kayısı daha ne olsun.
Mustafa Kaplan; Halen Ankaragücü’nün hocası. Sezona İsmail Kartal ile başlayan, daha sonra yollarını ayıran Ankaragücü devre arasında da etkili transferler yaptı kendi bütçesi el verdiğince. İlk yarıyı 20 puanla ve 12. sırada bitiren Başkent takımı ara transferde Michal Pazdan, Ante Kulusic, Stelios Kitsiou, Cebrail Karayel, Wifred Moke, Hector Kantares, Oscar Scarione, Tyler Boyd, Aydın Karabulut, Hadi Sacko, Dever Orgill, Zaur Sadaev ile en çok transferi yapan takım olarak sezonun ikinci yarısına başladılar. 36 puanla 11. sıradalar ve küme düşme hattından hayli uzakta kalıp rahat durumdalar. Bu kadar yeni oyuncuyla oynadıkları futbola da şapka çıkartmak gerekiyor. Bir parantez de İsmail Kartal’a açmak lazım. Birinci Ligde takımını şampiyon yapmakla kalmayıp, görevine son verilene kadar gününü gecesini tesislerde geçirerek görev aldığı süre içerisinde Ankaragücü’nü tüm zor şartlara rağmen küme düşme hattının üstünde tutmasını bildi.
PEKİ YA ERSUN YANAL?
Seyircinin büyük isteği, desteği ve ısrarı ile göreve getirildi. Taraftarın aklında kalan; şampiyon olunan o dönemde önde pasan, ısıran, direk golü düşünen, son saniyeye kadar oyunu bırakmayan, Nisan ayında ligi zirvede bitirmeyi garantileyen takımın hocasının yeniden benzer tarzda bir oyun oynatacağının hayaliydi. Ancak şu ana kadar bu gerçekleşmedi. Yanal’ın Cocu ve Koeman’dan tek farkı takımın fiziki kapasitesinin üstüne koyarak her maç artmasıydı. Bunun en güzel örneği derbide Galatasaray’a karşı bir eksik futbolcuyla oynanan mücadele gücünü ortaya koyan futboldu. Ancak Alanyaspor karşılaşmasında takım komple bir çöküş yaşadı. Sadece 7 günde yaşanılan bu negatif yönlü değişim hayli düşündürücü. Şimdi şu soruyu sormalı Fenerbahçe taraftarı; “Bu Ersun Yanal, o Ersun Yanal mı?”
Devre bittiğinde Fenerbahçe 16 puanla 17. sıradaydı . Hataların en büyüğü başkan ve yönetim kurulundaydı. Slimani ve Frey gibi kısıltı yetenekleri olan ve takıma adapte olmayı başaramayan iki santrafora rağmen iyi bir santrafor alma becerisi gösteremediler. Comolli’den bahsetmiyorum bile. Yok hükmünde çünkü kendisi. Ara transfer penceresi açıldığında; Serdar Aziz, Sadık Çiftpınar, Tolgay Arslan, Miha Zajc, Victor Moses takviyeleri yapıldı. Ancak ne takım ne de Yanal istedikleri ritmi bulamadılar. Hep bir ileri iki geriydi katedilen yol. İkinci devrede Fenerbahçe’yi lider yapacağım diyen hoca hala küme düşme tehlikesinden kurtaramadı takımını. Alanyaspor’a karşı alınan tek farklı yenilgi mucize gibi bir şeydi. 4-5 olması içten bile değildi. Ersun Yanal solda İsmail’in yerine genç Abdülcebrail’i, Soldado’nun yokluğunda U-19’un 1.86 cm’lik santraforu Yusuf Mert’i oynatma cesaretini gösterebilseydi eğer en fazla bir iki gol daha yerdi belki ama iki genç futbolcu kazanırdı.
Yönetime bir çift sözüm var: Trabzonspor maçı sanırım herkes için bir karar noktası olacak. Eğer seneye Ersun Yanal ile devam edilmeyecekse ne yabancıya gidin ne de ismi bilindik hocalara bulaşın. Madem her şeye sıfırdan yepyeni bir kadroyla başlanacak, o vakit bir Malatya-İstanbul uçak bileti alın ve Erol Bulut’a teslim edin takımı. Hem genç hem vizyoner, hem iki dil bilen, hem de elindeki kıt kaynaklarla yeterli verimi alarak çalıştırdığı takımı belli bir seviyeye getiren bir teknik adam. Bence bir düşünün derim!