SELAMİ TURGUT GENÇ

SELAMİ TURGUT GENÇ

İŞİN İÇYÜZÜ / TOPLUMUN ÖNCELİĞİ ALKIŞ..

Tarihinde, en çalkantılı yıllar geçiren ülkeler hangisi, derseniz; gözlerimizin yeni bir şeyler keşfetmeye ihtiyacı yoktur. Değişimi gözlemlemek için yeni bir dünyanın kapısını geçmeye hazırlanın.
Masum gözlerimizin keşfettiği en uç noktalar, bizleri, kayıp zamanın izinde yürümeye zorlar. Her çağın kendi tavrı, kendi duruşu vardır.
Eğer gelecek geçmişte gizliyse onu bulup çıkarmak bizlere düşer. Nelerin değiştiği veya değişme olasılığı olduğu konusunda tarihçiler karamsardır. Onlar nehirlerin yatağındaki akışıyla değil, kıyılarındaki olup bitenlerin hikayesini önemserler.
Aslında, bir bakıma yaşam da, kıyıları olan bir akıntıdır. Burada Hz. Süleyman’ın şu geçerli sözünü hatırlatalım:
“Şimdiye kadar olanlar, gelecekte olacaklardır. Şimdiye dek yapılanlar, gelecekte yapılacaklardır. Demek ki, güneş altında yeni olan bir şey yoktur.”
Oysa güneşin altında bütün değişimler hazırlanıyor, uygarlıklar genişletiliyor, çağdaş bir dünya yaratılıyor. Değişim hızı, ülkeler arası, baş döndürücü bir akışı devam ettiriyor.
Görünüşe bakılırsa, gerçekleşen değişimlerin hesabını yaparken, aradığımız şey kişisel görüşler olmamalıdır. Zaman içinde belirginliğini koruyan şeylerden biri de yağmurlardır. Yağmur, aynı buluttan düşmesine rağmen dağlarda, vadilerde, ovalarda tamamen birbirine zıt bitkiler yetiştiği bilinir.
Araştırıcı gözle bakıldığında asıl fark buradan keşfedilir.
İnsan gücüne, çevikliğine ve yeteneğine bağlı olarak yapılan “Uzun Atlama” sporu, iyi düşünüldüğünde, yaşamın farklılığına bir kanıt sayılabilir. Sadece sporda değil, hayatta da oyunun sonuçları aynıdır. Yüksek atlayanın çevikliği olmasa engel aşılamaz.
Sanırım, yüksek perdeden konuşulanlarla yüksek atlayanlara baktığımızda, yaşanan olaylar arasında büyük benzerlikler görebilirsiniz. Büyük işler başarmış,tanınmış kişilerle gelecek ölçülemez, sadece istatistikler ölçülebilir.
Hemen her konuya, yüksekten bakma alışkanlığını tüketmeyen bir toplumuz. Bütün politikacılar iktidara geldiğinde muhteşem bir görev üstlenirler.
Büyük bir toplum olmak.
Her iktidar, büyük toplum olma tutkusunun sayfalarını tek tek çevirirken çalkantılı yılları da beraberlerinde sürüklerler.
İnsan haklarını ve refah toplumunu gözetlerken, adaletsizliğin izlerini de silmeyi  hedeflerler. Partilerin programlarında, girişimci içgüdülerini yüksek perdeden dillendirirler.. Giderek dilleri daha da açılır.. Toplumu yönlendirici fikirlerini daha da yukarıya taşırlar. Yükseklere tırmanırlar. Yükseklere tutunmayı bir alışkanlık haline getirirler.. Bir gün baş döndürücü bir noktaya ulaştıklarında, tabandan yükselen alkışların da tufan sesine dönüştüğünü fark ederler. Zirvede salınacak kurar, sallanmaya başlarlar..
Yüksek atlama histerisine kapılan bir toplum, kendi değerlerini, kendi kusurlarıyla çürütmeye meyletmiş bir kısır döngüye girer.
Yüksek atlamayı kendi tarzına yerleştirmiş insanları, devamlı alkışlarıyla beslerler. Pist ve açık alan sporcuları, vücudunu çıtanın ucundan aşırdığın da, zıplama gücüyle bacaklarını da geçirmeyi beceremezlerse mindere saplanırlar.. Bütün yüksek atlama oyuncuları birbirlerinin kopyasını andırırlar..
Tıpkı politikacılar gibi..
Gelecekte nelerin değişeceğine, nelerin sabit kalacağına akıl yorarak kendinizi zorlamayın.
Hangi güzel yemekleri sevdiğinizi sizlere soran var mı?
Anketler, bilgi toplumuna ne oranda geçtiğimizi araştırıyor mu?
Kocaman bir hayır. Basitçe ifade etmek gerekirse; anketçiler, hangi politikacının, ne kadar yüksekten atlayacağının ölçümünü yapıyorlar.
Halle ise kendi içinde, kendi alkış gücünü ölçmekle meşgul.. Politikacılara, alkış armağanının “şampiyonluk” ölçüsünde sunulduğu bir süreci yaşıyoruz.
Alkış, toplumumuzun öncelikleri arasında girmiştir. Oynanan oyunların sonuçlarını bilmeden gözlerimizi, yükseklerde perende atlayanların istikametinde “böbürlenerek” dolaştırıyoruz.
Alkış tutan avuçların gözyaşı dolduğunu görmüyoruz.
GÜLDÜRME BENİ..
İş adamları toplanmış, kaliteli elemanlarının özelliklerini anlatıyorlardı. İçlerinden biri, öne çıkarak; “Bende öyle yetenekliler var ki sormayın! Müthiş beyinleri var. İşe geldiklerinde akılları hızla çalışıyor. Ben karşılarına çıkınca, her hareketimi alkışlamaktan kafaları duruyor!.”

 

<