İŞİN İÇYÜZÜ NEDEN POLİTİKACI YETİŞTİRMEKTE ZORLANIYORUZ?
Siyaset, politikacı, diplomat tanımları iç içe konulardır. İyi bir politikacının nasıl
olması gerektiğini defalarca yazarım. Politikanın bir ekol işi olduğunu anlatırım. Yeni
görüntüler, yeni kişiler ve yeni olaylar yaşandıkça politikacı tiplerinde de değişimler
ortaya çıkar.
Diplomasi atağına geçen Türkiye’nin son günlerde yürüttüğü ilişkilerin boyutunun
ölçülmesini yararlı buluyorum. Bu nedenle bir yıl önce gazetedeki köşemde
yayınlanan bir yazımı tekrar sizlere sunuyorum:
“dünyanın süper güçleri ekonomik hakimiyet için birbirlerine karşı manevralar
çeviriyorlar. Hatta buna, bir bakıma meydan okumak diyebilirsiniz. Bu haliyle dünya
ülkeleri, maskelenmiş bir savaşın ortasında..
Avrupa Birliğinin hırslı hedeflerinde zikzaklar görülüyor. Kuruluşundan beri
Avrupa Birliğinin üyesi olan ülkelerin ekonomik reformlarından payını aldığı
düşünülemez.. Birlik üyeleri arasında ne kadar gelişme olduğunu da şimdilik
saptamak mümkün değil. Almanya Başbakanı Angela Merkel, dünya gündemini, hep
iyimser açıklamalarla dolduruyor. Ancak ortada sırıtan bir gerçek var.. Avrupa Birliği
bünyesinde giderek büyüyen bir işsizlik krizi yaşanıyor. Almanya, güç konusunda
eskisi gibi böbürlenemiyor. Açıkça görüldüğü gibi, Yunanistan’ın ekonomideki körlük
süreci, finans aktörlerinin oturduğu zemini sarsmıştır. Esasen, Birliğin para
politikalarındaki asıl aktörleri Almanya ve Fransa, yeni manevra alanları yaratarak
finans operasyonlarını hemen devreye sokmuşlardır. Birliğin lider güçlerine daha
fazla direnemeyen Yunanistan, yeniden seçimlere giderek iktidar tazelemiştir ama,
kalkınmaya dayalı bir ekonomik model ortaya koyamamıştır. Şimdilik, Yunanistan’ın
ağzına bir parmak bal sürülerek, bu ülkenin, kendi para politikasına dönmesinin
önünü tıkamışlardır.
Süper güçlerin dışındaki ülkelerde cari işlem açığı hep vardır. Ülkeler, uyum
yasaları çıkararak, enflasyon batağına saplanmadan, ucuz döviz politikalarıyla
yabancılara yüksek faiz kaptırmaktadırlar. Döviz değerlerinde patlamalar olunca,
uyum yasalarından medet uman ülkelerin rüyaları sönüyor; geçici cennetleri
cehenneme dönüyor. Ve, koruyucu rolündeki IMF’nin talimatları ortaya çıkıyor.
Ekonomiler azgınlaştıkça yatırıma ayrılacak bir kuruş bile bulunamıyor.
Bunlar, dış ekonomilerde manevra politikaları takip eden ülkelerin yüzüne
cesurca haykıracak hükümetlerin olmadığı söylenemez. Tüketime dayalı büyüme
aldatmasına kapılan hükümetlerin en büyük sorunu cari açıklar olmaktadır.
Türkiye hassas değerlerle, kur politikalarının kontrolünü dış güçlere kaptırmadan
para tuzakçılarının kucağına düşmemeyi itina ile korumaya çalışıyor.
Dünyanın ekonomi tuzağı ile çöken pek çok ülkesinin ekonomilerindeki kurtuluş
reçetelerini işte bu IMF teşkilatı hazırlıyor. Bunların işbirlikçi ajanları, ekonomilerinde
diriliş gösteren ülkeleri kapana sokmak için yalan, tezvir, ifra ve kışkırtıcılık
hamlelerine girişiyorlar. Önce, siyasi partileri kışkırtarak işe başlıyorlar. Milleti hayali
senaryolarla korkutarak uygulamaya konulacak reformları kundaklıyorlar. Uydurma
tepki grupları organize ederek “Yalanın bin türlüsünü” piyasaya sürüyorlar.
“Para kıymetini kaybetti, enflasyon kapımızda. Köylü, üretici, ihracatçı yok.
Yüksek faizle sıcak para yüzünden ithalat artıyor. Sanayici dış pazarlarda rekabet
gücünü bulamıyor. İşsizlik ve borç tırmanıyor. Yabancı bankalar, borsalar, bankerler,
tefeciler, ülkelerin ekonomilerini kemirmeye devam ediyor..
2
Bunun sonu olmayacağına göre, işsizlik, fakirlik, çaresizlik derdine düşmüş
ülkeler; “tavşana kaç, tazıya tut..” diyen IMF kılıklı güçlerin teknelerinde daha fazla
barınamaz, alabora olurlar.
Şimdi kısaca özetleyelim. Tarihinde yakasını IMF’ten kurtaran Türkiye,
ekonomisindeki iniş çıkışlarına rağmen Merkez Bankası politikalarında sağlam bir
tutum izliyor. İşsizliği, yokluğu, ırkçılığı, mezhepçiliği körükleyen para ve kur
politikalarına kurcalayanların varlığı hemen seziliyor.
Her şey, küresel güçlerin bu çarkları nasıl çevirdiklerine bağlı.
Milletçe, önümüzde oynanan oyunları sezebiliyoruz. Milletçe biraz başımızı dik
tuttuğumuzda; birileri Maliyemize çomak sokmakta söz birliği etmişçesine daha
teknolojik harika savaş malzemelerini, düşman bildiklerimizin inlerine gizlice
ulaştırabiliyorlar. Sudaki yağ lekesi gibi sırıtan bu güçler, çıkarları uğruna aldığımız
enerji ve yakıtların musluklarını hemen kapatabiliyorlar.. Bu oyunların içyüzünü
açıklasak, yazmakla bitmez. İşte burnumuzun dibindeki Ortadoğu..