SELAMİ TURGUT GENÇ

SELAMİ TURGUT GENÇ

İŞİN İÇYÜZÜ / DEMİREL VE BİR SIR..

Demirel, 1967 yılında, dünya ekonomisi görüntü değiştirerek ülkemizdeki piyasaların dalgalanacağını erken hissetmişti. Ama, piyasasının kontrol edilemez, karaborsacı  güçlerine hükmedecek bir sihirli değneğe sahip değildi. 
Enflasyon tırmanışa geçince devalüasyon kokusunu alan iş adamları, o dönemde Büyükada’daki Büyük Kulüpte toplanır, strateji yolları araştırırlar.
Demirel’in karar vereceği hergün merak konusuydu.
Ekonominin kırılma noktasına girmesi, sosyal düzeni de etkilerdi. İş dünyası kadar, esnaf örgütleri  de “Neler gelişecek? Neler azalacak veya kaybolacak?” konularını analiz ederken tedirginlerdi.
Karaborsacıların asıl amacı, “kulağı delikleri” yanlarına çekip devalüasyon haberine biran evvel ulaşmaktı. Çünkü büyük vurgunları, ancak böyle temin edebilirlerdi.
Böyle bir hassas günde, milletvekili ve esnaf yöneticileriyle Demir’i Başbakanlık ofisindeydik. Ekonominin ürkekliği içindeki yöneticileri, cesur duruşuyla paniğe düşürmeyen bir Demirel vardı karşımızda. Güven verici sözler söylüyordu. Ben de, yakınındaki bir sehpaya, ülkemize yeni girmiş bulunan, kablolu küçük hoparlörlü teybimi yerleştirmiş, ses almaya hazırlanıyordum. Demirel’in gözü bu hazırlığıma ilişince, nazik bir ifadeyle, şöyle dediğini duydum:
“Aman, vakitsizce duyurmayalım.”
Durumun hassasiyetini kavradım ve teybimi aldırmak isterken bir el işareti yaparak hoşgörü gösterdi:
“Kaydedebilirsin, ama gazeteye aksettirmemek şartıyla..”
Politikacılar, genelde gölgelerine bile itimat etmezler. Başbakan Demirel medya ilişkilerinde “güven ve hoşgörü” duygusunu daima titizlikle korumayı başardı.
Bizlerin bu görüşmesinden bir gün sonra devalüasyon kararını piyasaya Başbakanın açıklamasından öğrendi.
Gazetecilik etiği sınırları içinde kaldığım için Demirel”in bu sırrını bir günlüğüne muhafaza ettim.
Oysa, o gün akşamüzeri, uçakla İstanbul’a dönerken rahmetli Abdi İpekçi ile hava meydanında karşılaşmıştım. Sansasyon değerindeki devalüasyon açıklamasının yapılacağını gazetecilik içgüdüsüyle fısıldayabilirdim.
Bu noktada bir itirafta bulunmak istiyorum. Halkın haber alma anlayışı medyanın ilkeleriyle bağlaşmaz. Kaş yapayım derken göz çıkarmanın bedeli ağır olur..
Gazete haberlerinde çarpıcı imajlara yer verilirken, dijital çılgınlığa, basın ilkelerini tutsak ettirmemeye özen gösterelim.
Beyni doğru kullanma bilincini yaygınlaştırmak için hepimizin yapacağı tek şey vardır:
“Düşünmeden okumak köreltir, okumadan düşünmek yanıltır. Düşünmeden öğrenmek faydasız, öğrenmeden düşünmek tehlikelidir. (Konfüçyüs)”
En parlak ve kötü fikirler, insan aklına gazete okurken gelir. Gazetelerin toplumun aynası olma özelliği bundandır.
Liderler gelip gidiyor. Zirvede her zaman bir kişiye daha “boş yer” kalır.
Tarih, yeri gelince o kişiyi belirler..

 

<