SELAMİ TURGUT GENÇ

SELAMİ TURGUT GENÇ

İŞİN İÇYÜZÜ / AHMAK ISLATAN POLİTİKACILAR..

Fransız siyaset adamlarından Edgar Faure, geçmiş dönemlerde bir seçim kampanyasında uzun uzun konuşmuştu.
Pek fazla alkışlanmadığı fark eden politikacı, toplantıdan sonra kürsüden inerek kalabalığa ihtiyatla sokuldu. Dinleyenlerden birine konuşmasının hoşlarına gidip gitmediğini sordu.
Adam kasketini yana kaydırarak alını kaşıdı ve şöyle homurdandı:
“Ahmak ıslatan bir yağmur daha çok işimize yarardı.”diyerek izlenimini böyle söyledi.
Ahmak ıslatan yağmur türü, insanları yağış yanılgısına uğratan bir hava olayıdır.
Parıltılı bulut kümelerinden serpilerek, yağmur hissi vermeden çisenti şeklinde yere iner. Bu yanılgıya kapılarak korunmasız bir halde yürümekten sakınmayan bir kimse, az sonra yağıştan sırılsıklam olur. Denizden çıkmış balığa döner.
Çisentili yağmura aldırış etmeden, iliklerine kadar ıslananlara “ahmak” yakıştırması uygun bulunmuştur.
Yeri gelmişken işaretleyelim. Bazı yakışıksız sözler de vardır ki, ağızdan çıktıktan sonra, ahmak ıslatan yağmur etkisi yapar. Genelde politikacılarda dibi boş, ölçüsüz konuşmalar çok görülür. Halk arasında, politikacılara yakıştırılan sözleri yazmaya kalksam, kitaplar doldurur. Ama içlerinden biri herkesin dilinde yaygındır: 
“Ahmağa yüz, abdala söz vermeye gelmez” Sizi gereksiz zamanlarda  huzursuz eder.
Bizim toplumumuzda politikacılara karşı, “Nişangahsız atış yapan” insanlar kanaatıyla pekişmiş, alaylı cümleler sıkça kullanılır. (Bilirsiniz, nişangah, silahlar üzerinde hedef belirlenmesine yarayan bir gözetleme noktasıdır.)
Politikacılar, yıllarca insanlarımızı, umutlandırıcı sözlerin peşinde koşturmakta hüner sahibidirler. Doğaları gereği atıp tutmasını pek  severler. Ama, “ahmak ıslatan yağmura kapılmayan” halkın büyük bir kısmı onları gerginlik, kızgınlık öfkesi içinde izlerler. Bunların aykırı politikacı olduklarını düşünürler. Ancak, bu noktada da yağmurdan kaçarken doluya tutulduklarını unuturlar.
Her dönemin koşullarından yararlanarak, halkın gözünü boyamakta usta olan bazı tip politikacılar da “kurt geni” taşırlar. Adam aldatmasını , kazık atmasını iyi bilirler.
Büyük yazar Aziz Nesin, “Zübik” adlı eseriyle, tek ayak üstünde kırk yalan kıvıran siyasetçi tipini çok güzel belirlemiştir.
Psikoloji konusunda okuduklarımdan biliyorum ki, normalin altındaki insanlara şöyle bir söz yakıştırılır:
“Bu dünyada öyle insanlar var ki, eskiciyi versen karşılığında bir mandal bile alamazsın..”
Siyaset ve ekonomik alanda dipsiz konuşma yapan politikacıların imajlarını şöyle bir süzgeçten geçirirken aklımızın ortasına eski bir fıkra düştü. Anlatalım:
“Mizah edebiyatımızın hiciv ustası Fazıl Ahmet,  sağlığıyla çok ilgilenen bir mizaç taşıyordu. Bu nedenle sık sık doktora gidiyor, devamlı şikayetlerde bulunuyordu. Günlerden bir gün doktorunun muayenehanesinde dertlerini gene aynı şekilde sıralamaya başladı:” Vallahi şaşırdım kaldım doktor, dedi. Baş ağrısı, diş ağrısı, vücut halsizliği, iştahsızlık, uykusuzluk, ruh sıkıntısı içinde bunaldım..”
Doktor anlatılanları sessizce dinledikten sonra:
“Dilinizi göreyim” dedi.
Siyasete atılıp, milletvekilliği de yapmış olan Fazıl Ahmet, dilini gösterdi.
Doktor uyardı:
“Olmadı, iyice çıkarın.. Gırtlağınızdan Eee.. deyin bakalım.”
“Dilim bundan fazla çıkmıyor..”
Doktor:
“Rica ediyorum. İyice çıkarınız.. Devam ettiriniz.. Dilinizi görmem sizi dinlemekten daha faydalıdır..”
İnsanlarda ömür boyunca yaşlanmayan ve devamlı hareket halinde bulunan bir organ vardır.
“Ağzının içindeki dil..”
Çünkü dilin kemiği yoktur. Nereye çeksen oraya uzar.
Ahmak ıslatan yağmuru umursamadan dolaştığın günleri hatırla.
“Unutma ki, ağzında bal olan arının kuyruğunda da iğnesi vardır.”
Hep aynı eski bedene sahipseniz, bunu da hatırlatalım:
“Bilen yol gösterir, bilmeyen arkadan koşar..”

 

<