İnanç kişiliği
İnsan kişiliğinin duygusal, toplumsal, teknik, irfan, ahlak, iktisat, güzel ve sanat yönleri olduğu gibi inanç yönü de var. Bunu daha önceleri başka türlü ifade etmeyi tercih ediyordum.
Şöyle diyordum yıllarca. İnsana ait davranış, idrak, ve düşünce değerleri vardır. Bunlara insani değerler de denebilir. İnsan bu değerlerden ne kadarına sahipse o derecede insandır. İnanç, ahlak, sanat meyli, bediiyat, güzel meyli, iktisat, toplumculuk, haysiyet, birey ve toplum özgürlüğü düşünceleri birer insani değerdir. Bir insan bu değerlerden ne kadarı ile mücehhez ise o kadar insandır. Bu değerlerden her eksik, o insanın insan olmasından eksiklerdir.
Xxxx
İnanç Allah’a, yaratılmışlara, evrene ait, hayata ait düşünce ve kabuller ve retler bütünüdür. Bir insanın hangi inanç nizamına dahil olduğu onun kişilik belirlenmesinde önemli bir ölçüttür. Hangi inanç nizamına dahil hissediyorsa kendini, diğer insanlar ondan, ona göre beklentiler içine girer. Ona göre ona bir rol ve maske belirler. BU belirlenen rol ve maskeye uygun düşmeyen davranışlar kınanır.
Müslüman bir kişilik kadında ve erkekte beklenen davranışları, düşünceleri sınırlandırır. Aykırı haller kınanır. O kişide kişilik bozukluğu var denilmesine yol açar. Ahlak ve diğer insani değerler açısından da belirlenen, beklenen rol ve maskeler görülmezse, kişilik bozukluğundan söz edilir. Ama kişilik bozukluğunun alanı, hangi alanda olduğu çok da ifade edilmez.
Xxxx
Ahlaksız, imansız, müsrif, israfçı, tembel, güzellikten anlamaz, sanattan uzak, kapanık, hürriyetine düşkün değil, Bireyci değil, toplumcu değil derken aslında kısaca kişilik bozukluğundan söz ediliyor demektir. Tedavisi gerekir.
Ruh bilimciler, eğitimci yada tedavici olsun fark etmez. Bütün bu yanlarıyla insanları hasta, kişilik bozukluğu içinde var saymaz.
İmansız, inançsız birisi hasta sayılmaz. Halbuki en temel kişilik bozukluğu inanç ve iman eksikliğidir. Ahlaksız kişi de bazı haller hastalık sayılır. Teşhircilik, çalma tutkusu, öfke ve kin duygularının kabarması, öfke ve kinine hakim olamaması kişinin, ya da başkalarına karşı nefret duygusu taşıyanlar kişilik bozukluğu içinde kabul edilerek isterse tedaviye alınırlar.
Ama yalan söyleyen biri, karşı cinse cemiyet yaptırımları dikkate alınmadan yaklaşım içinde olanlar hasta olarak telakki edilmezler.
Xxxx
Hele sanatla ilgilenmeyen biri, para kazanmayı, kazandığı parayı uygun şekilde harcamayı bilmeyen biri, üretime katılmayan biri ruh bilim açısından hasta sayılmaz. Tedavi edilmezler. Aslına bakarsanız insani değerlerden herhangi birinde bir eksiklik varsa bu tedavi edilmeli ve
giderilmelidir.
İnsanlara iktisat, sanat, güzel düşüncesi, yaslara saygı ve itaat, insanlara yardımcı olmak, çevreye eğer vermek öğretilmelidir. Çünki bunların her biri insani değerdir ve kişilik oluşturmakta çok büyük önem taşırlar.
Xxxx
Batı söyleyişiyle pisikiyatırlar ve pisikologlar kişilik bozuklukları konusunda insanların daha çok birkaç duygusunu, bazı kötü alışkanlıklarını düzene koymaya çalışıyorlar. Ama üretime katılmamayı, yani tembelliği, üretimin ihtiyaçtan fazlasının başka insanların ihtiyacını karşılamak için kullanılmamasını, kazanılan gelirin, paranın, imkeanın yerinde ve zamanında yeterli miktarda harcanmamasını, yani israfı, çar-çur etmenin tedavisini düşünmezler.
Xxxx
İnsan kişiliğinin oluşmasında rolü, etkisi olan her alanda kişinin eğitilmesi ve eksiklerinin giderilmesi ile mükemmel kişilik oluşabilir. Buna eskiler insanı keamil demişlerdir.
İnsanı keamili oluşturacak donanıma ise Freud’u üstad kabul eden ve ondan başka dayanağı olmayan ruh bilimciler asla sahip değiller.