İmam cemaate dedi ki!
Bilindiği üzere Ramazan ayı yaklaşırken her alanda hazırlıklar yapılır. Dini bir hazırlık diyebilirsiniz ama çoğu geleneksel, ananevidir. Evlerde bir genel temizlik yapılır. Kıyı-köşe silinir-süpürülür. Mutfakta, kilerde var olan-yok olan gözden geçirilir, eksikler kısmen giderilir. Ramazan sofrası da her zamanki sofradan farklı olmak durumundadır. Komposto, marmelat, reçel, hoşaf olacaktır. Makarna, erişte, pilav olacaktır. Bunun için gerekli alımlar yapılır. Evlerde hanımları bir telaş sarıp-sarmalamışken, hayatın başka alanlarında da Ramazan hazırlıkları sürer.
Esnaf Ramazan için alımı artan şeker, bulgur, pirinç, makarna ve kuru meyvelerin fiyat etiketlerini değiştirir. Her birinin satış fiyatı yüzde 10’dan az olmamak üzere artırılır. Raflarda satışının daha çok olacağı maddeler yer alır. Genç ve orta yaşlılar da son çapkınlıklarını yapmakta acele ederler. Çünki bir ay Ramazan oyunca her zamankinden daha çok günahlardan uzak durmaya niyetlenmişlerdir. Hanımlar da elbise dolabında öne ve arkaya atarlar kimi giysilerini. Yarı çıplak giyinmenin yerini biraz daha vücut hatlarını örtecek olanlar öne çıkar. Çünki çoğu o kadar yorgunluğunun arasında teravih namazına da katılmaktan haz duyarlar.
Xxxx
Mukabele denilen Ramazan’a ait bir Kur’an okuma ameliyesi var. Onun için de vakti müsait olanlar camilere doluşurlar. Şimdilerde televizyalarda Kur’an cüzler haline okunduğundan kimileri evde, ekrandan takip etmeyi tercih edecekler. Takip edecekler dedim. Mukabele başka bir şey.Müteakibe ayrı bir şey. Türkiye’de hemen herkesin çocukluğundan beri mukabelelere katıldığı çok olmuştur.
Kelimenin anlamından yola çıkıldığında camilerde bir veya iki hafızın süratle okuyup geçtiği ayetleri cemaatin de sayfalara bakarak takip etmesine mukabele denilemez. Bu olsa olsa müteakibedir.
İşin dini tarafına bakılırsa, Kur’anı ayet ayet getirip Hazreti Peygambere okuyan ve sonra da Hazreti Peygamberin okuması ve sonra da yakınındaki sohbet arkadaşlarına okuyup okutması mukabele olmalıdır. Karşılıklı okumaktır mukabele. Böyle olunca da Türkiye’de yapılanın mukabele olmadığı ama müteakibe olduğu açıktır.
Diyanet İşleri’nin bu meseleye vatan-millet konusunda gösterdiği hassasiyetin aynısını göstermesi beklenir.
Xxxx
Asıl mesele kelimelerin değişimi olacaktı. Fakat yazının girizgeahı yazıdan uzun oluyor bu durumda. Ramazan ayının hayata getirdiği değişiklikler, heyecan, canlılık camilerde de görülüyor. Camilerde de genel bir temizlik yapılıyor. Elektrik ve ses cihazları elden ve gözden geçiriliyor. Yıkanması ve silinmesi gereken yerler temizleniyor.
İnsanları camilere getirebilmek için insanların midelerine hitap etme yolu denenmeye başladı. Teravihlerden sonra cemaate ve çocuklara lokum, lokma, tatlı, dondurma, aşure dağıtılıyor. Kimi camilerde de sabah kahvaltısı veriliyor. İftar vermek de gelenekler arasında yerini aldı. Her caminin toplantı salonunda iftar veriliyor. Bunun için de cemaatten katılım isteniyor.
Xxxx
İmam cemaate dedi ki, ‘mahallemizde üç cami var. Üçünde de iftar verilecek. İki camideki iftarlara bir aile sıponsor oldu. Ama öteki camide verilecek iftar için cemaatten katkılım bekleniyor.’
Aldı mı bir düşünce. Sıponsor Batı’dan gelen bir kelime ve anlamı kendisini tanıtmak karşılığında yapılacak bir işin masrafını karşılamak anlamındadır. Camide, İmamın ağzında sıponsorun ne işi olabilir?
Eskiden hayırsever, hayır sahibi, hayırşinas vardı. Bu sıfatlarla anılan kişilerin Allah rızası için başka insanlara iyilik yaptığını, ikramda bulunduğunu bilirsiniz. Şimdi bu sıponsorun camide, ramazanda, iftarda, İmamın ağzında ne işi var? Haydi bilin bakalım.