RECEP ARSLAN

RECEP ARSLAN

Hatıralarda hazine olabilir

Hatıra, anı, izlenim, intiba, duygulanım anlatan yazılar yazana göre değişir. Herkesin hatıra yazmasına

karşı olduğum bilinir. Herkes bir anı defteri, günlük defteri tutabilir ve anılarını yazabilir. Bu herkesin

insani hakkıdır. Ama hatıra yazmak herkese düşmez. ‘Hatıra ile aynı şey değil mi, ne saçmalıyorsun’

der gibisiniz. Anı küçük anımsamalardır. Tek tek noktalar, zaman dilimleridir. Herkesin hayatında onu

çok etkilemiş anlar vardır. Kişi o anlardaki duygu ve düşüncelerini, intibalarını zaman içinde

hatırlayabilir. Anı küçük ölçekli hatıra diyelim. Hatıra ise büyük ölçekli, insan ve toplumu ilgilendirir,

sonradan hatırlandığında ya da hatırlatıldığında başka insanlara aynı duyguları, aynı düşünceleri,

insan ve toplum yararına kullanılmayı mümkün kılar.

Xxxx

Herkes hatıra yazmasın derim. Hatıra yazmak için kişinin maceralı, fırtınalı, inişli-çıkışlı, ibretlik

sahneleri olmalı. Kişi önemli mevkilerde, önemli işlere, tarihi anlara katılmış, ya da katılanların

yanında bulunmuş olmalı. Yani yazılacak hatıra sonradan okunduğunda, insanların bilgi, görgü,

tecrübe dağarcığına bir şeyler katmalı. Yeni düşünceler üretmesine hizmet etmeli.

Xxxx

Rahmetli olmuş Şemsi Sılkım, kimi günler meslek hayatında yaşadığı önemli hatıralarını yazıyordu.

Gazeteci olarak önemli makam ve mevkideki insanlarla bir araya geliyordu. Yazdıklarının hepsi kayda

değer denilemez ama, kayda değerleri çoktu.

Fahrettin Kerim Gökay, İstanbul Valisi. Aynı zamanda Belediye Başkanı.Vilayet'te ve Belediye’de

haber takip etmekle görevli olan muhabirlerle toplantı yapıyor. Bu toplantılar en az, haftada bir kere

mutam yapılırdı. Orada şehrin idaresiyle ilgili kararlar alınacağı için il yönetimindeki müdürler de hazır

bulunurlar. Zabıta Müdürü Turan Kapanlı ve Temizlik İşleri Müdürü Faruk Canıtez, de orada.

Konu sokak köpekleri ve kedilerinin toplanıp imha edilmesidir. Ama Son Telgıraf Gazetesinin bir yazarı

var. Haluk Cemal Beydeşman. Her sabah üç paket dana ciğeri alıyor ve gazeteye gelinceye kadar üç

sokakta o ciğerleri kedilere dağıtıyor. Kediler son derece terbiyeli. Adamın yolunu gözlüyorlar . Bol

miktarda ciğeri yedikten sonra da daha ihtiyaçları kalmadığı için bir kenara çekilip temizliklerini

yapıyor ve sonra da dinlenmeye çekiliyorlar. Sokaklarda bir şey aramıyorlar.

Xxxx

Kediler söz konusu olunca gazeteciler söze karışıyorlar, Beydeşman’ın, kedilerinden ve Beydeşman’ın

kedileri beslerken aldığı hazzın, kedilerin ona davranışının herkes tarafından zevkle izlenmesi

muhabbeti yapılıyor. Encümen Başkanı avukat Enver Saftır Öder de isyan ediyor, ‘Bula bula

Beydeşman’ın terbiyeli kedilerini mi buldunuz el koyacak?’ diye çıkışıyor.

Fahrettin Kerim bey bakıyor ki, ortada şikeayet konusu kediler yok. Onun yerine muhabbet kedileri ve

onların besleyicisi gazeteci var,

Fahrettin Kerim Gökay bu müzakerelere bakarak kararını verdi. Hayvan bakımı için bütçede ve kasada

para olup olmadığını sordu. Olumlu cevap alınca da, ‘ayda 30 lira tahsisat çıkarın Beydeşman beye,

bizim işimiz o yapıyor anlaşılan’ dedi.

Xxxx

Şemsi Sılkım, toplantıdan gazeteye dönünce konuyu haber merkezindekilere anlatıyor. Haluk Cemal

Beydeşman beyin odasına gidiliyor ve Gökay’ın kararı bildiriliyor. Haberi bir sevinç fırtınası içinde

verenler bekliyorlar ki, Beydeşman da çok sevinsin.

Adam bir derin düşünceye dalıyor ve üzülüyor. ‘Ya hu ben o kedileri Allah rızası için besliyordum.

Onlara insanlık adına yardımcı oluyordum. Şimdi parasını belediye verdikten sonra, benim o kedileri

beslememin bir anlamı kalmadı desenize’ şeklinde hayıflandı.

Xxxx

İşte o zamanın inanları böyleydi. Faziletliydi, erdemliydi, hayırseverdi Hiç kimse sıponsor değildi o

zamanlar. Hayırsahipleri vardı.

<