Hatıralarda hazine olabilir
Hatıra, anı, izlenim, intiba, duygulanım anlatan yazılar yazana göre değişir. Herkesin hatıra yazmasına
karşı olduğum bilinir. Herkes bir anı defteri, günlük defteri tutabilir ve anılarını yazabilir. Bu herkesin
insani hakkıdır. Ama hatıra yazmak herkese düşmez. ‘Hatıra ile aynı şey değil mi, ne saçmalıyorsun’
der gibisiniz. Anı küçük anımsamalardır. Tek tek noktalar, zaman dilimleridir. Herkesin hayatında onu
çok etkilemiş anlar vardır. Kişi o anlardaki duygu ve düşüncelerini, intibalarını zaman içinde
hatırlayabilir. Anı küçük ölçekli hatıra diyelim. Hatıra ise büyük ölçekli, insan ve toplumu ilgilendirir,
sonradan hatırlandığında ya da hatırlatıldığında başka insanlara aynı duyguları, aynı düşünceleri,
insan ve toplum yararına kullanılmayı mümkün kılar.
Xxxx
Herkes hatıra yazmasın derim. Hatıra yazmak için kişinin maceralı, fırtınalı, inişli-çıkışlı, ibretlik
sahneleri olmalı. Kişi önemli mevkilerde, önemli işlere, tarihi anlara katılmış, ya da katılanların
yanında bulunmuş olmalı. Yani yazılacak hatıra sonradan okunduğunda, insanların bilgi, görgü,
tecrübe dağarcığına bir şeyler katmalı. Yeni düşünceler üretmesine hizmet etmeli.
Xxxx
Rahmetli olmuş Şemsi Sılkım, kimi günler meslek hayatında yaşadığı önemli hatıralarını yazıyordu.
Gazeteci olarak önemli makam ve mevkideki insanlarla bir araya geliyordu. Yazdıklarının hepsi kayda
değer denilemez ama, kayda değerleri çoktu.
Fahrettin Kerim Gökay, İstanbul Valisi. Aynı zamanda Belediye Başkanı.Vilayet'te ve Belediye’de
haber takip etmekle görevli olan muhabirlerle toplantı yapıyor. Bu toplantılar en az, haftada bir kere
mutam yapılırdı. Orada şehrin idaresiyle ilgili kararlar alınacağı için il yönetimindeki müdürler de hazır
bulunurlar. Zabıta Müdürü Turan Kapanlı ve Temizlik İşleri Müdürü Faruk Canıtez, de orada.
Konu sokak köpekleri ve kedilerinin toplanıp imha edilmesidir. Ama Son Telgıraf Gazetesinin bir yazarı
var. Haluk Cemal Beydeşman. Her sabah üç paket dana ciğeri alıyor ve gazeteye gelinceye kadar üç
sokakta o ciğerleri kedilere dağıtıyor. Kediler son derece terbiyeli. Adamın yolunu gözlüyorlar . Bol
miktarda ciğeri yedikten sonra da daha ihtiyaçları kalmadığı için bir kenara çekilip temizliklerini
yapıyor ve sonra da dinlenmeye çekiliyorlar. Sokaklarda bir şey aramıyorlar.
Xxxx
Kediler söz konusu olunca gazeteciler söze karışıyorlar, Beydeşman’ın, kedilerinden ve Beydeşman’ın
kedileri beslerken aldığı hazzın, kedilerin ona davranışının herkes tarafından zevkle izlenmesi
muhabbeti yapılıyor. Encümen Başkanı avukat Enver Saftır Öder de isyan ediyor, ‘Bula bula
Beydeşman’ın terbiyeli kedilerini mi buldunuz el koyacak?’ diye çıkışıyor.
Fahrettin Kerim bey bakıyor ki, ortada şikeayet konusu kediler yok. Onun yerine muhabbet kedileri ve
onların besleyicisi gazeteci var,
Fahrettin Kerim Gökay bu müzakerelere bakarak kararını verdi. Hayvan bakımı için bütçede ve kasada
para olup olmadığını sordu. Olumlu cevap alınca da, ‘ayda 30 lira tahsisat çıkarın Beydeşman beye,
bizim işimiz o yapıyor anlaşılan’ dedi.
Xxxx
Şemsi Sılkım, toplantıdan gazeteye dönünce konuyu haber merkezindekilere anlatıyor. Haluk Cemal
Beydeşman beyin odasına gidiliyor ve Gökay’ın kararı bildiriliyor. Haberi bir sevinç fırtınası içinde
verenler bekliyorlar ki, Beydeşman da çok sevinsin.
Adam bir derin düşünceye dalıyor ve üzülüyor. ‘Ya hu ben o kedileri Allah rızası için besliyordum.
Onlara insanlık adına yardımcı oluyordum. Şimdi parasını belediye verdikten sonra, benim o kedileri
beslememin bir anlamı kalmadı desenize’ şeklinde hayıflandı.
Xxxx
İşte o zamanın inanları böyleydi. Faziletliydi, erdemliydi, hayırseverdi Hiç kimse sıponsor değildi o
zamanlar. Hayırsahipleri vardı.