Haşim'in aşağılık duygusu
Ahmet Haşim önemli bir şairimiz. Sonbaharı, akşamı mısralarında nakış gibi işlemiş bir şairimiz. Üniversitede mitoloji (esatir bilimi) ve Fıransızca muallimliği yapmıştır. 1928’deki alfabe değişimine şahit olanlardan. 1933 yılında vefat etmiş.
İkdam Gazetesi’nde yazıları yayınlanmıştır. Harf inkılabı hakkında yazdığı 4 yazı arasında birisi bize o dönem insanlarının nasıl bir aşağılık duygusu içinde olduklarını anlatıyor.
12 Eylül, 13 Kasım, 22 Kasım ve 3 Aralık tarihlerinde yazdığı 4 yazıyı bir araştırmacı evladımız bir araya getirip tek yazı gibi yayınlamış. Bu 4 yazı Ahmet Haşim’in harf ve alfabe değiştirme hareketi hakkındaki olumlu ve destekleyici görüşlerini ifade ediyor. Ama her zaman yazılanlardan çok satır aralarını okumak gerek.
1924 yılında Paris’e gitmiş Ahmet Haşim. Orada bir hayvanat bahçesini ziyaret ediyor. Meşhur deyimdir. Maymuna bakmak fiilini gerçekleştiriyor. O sırada cebinden çıkardığı bir cep defterine de kalemiyle notlar alıyor.
En iyisi kendi anlatımıyla verelim:
Bir gün Paris’te, hayvanat bahçesinde, maymunlar kafesi karşısında dururken, hatırıma gelen bir şeyi defterime yazayım, dedim.Daha ikinci satırı tamamlamadan, etrafımda tabi olmayan bir süküut hasıl olduğunu hissettim. Başımı kaldırdım, bir de ne göreyim, herkes maymunları bırakmış,sağdan yazı yazan adama hayretle bakıyor. Hemen defterimi cebime koydum ve çoluk çocuğa tuhaf bir manzara arzetmiş olmaktan mahcup, oradan süratle uzaklaştım.
Bu suretle öğrendim ki, eski yazımızın, yazılırken temaşası bir Avrupalı seyirci kitlesini maymunlardan bile daha fazla eğlendiriyor.
Ahmet Haşim bu olayı 4 yıl sonra bir hatıra olarak anlatıyor ve ruh sefaletinin farkında olmadan bir devrin aydınının fotoğrafını veriyor.
O gün orada kendine güveni olan, zengin, egemen bir devletin vatandaşı olsaydı Ahmet Haşim, kendisine bakıldığını gördüğünde tamamen gösteriye başlayacak, sağdan yazı yazmanın bir üstünlük olduğunu düşünecek ve düşündürmeye çalışacaktı.
Türk milleti tarihte 4 defa alfabe değiştirdi. 4 ayrı medeniyete dahil olarak o medeniyet içinde Türk medeniyeti oluşturdular. Alfabe değiştirmeden medeniyet değiştirilemez. Alfabe değiştirdikten sonra eski medeniyetle ilişkiler sürdürülemez.
Tarih nehrinde aynı millet olarak kalınır, ortaya konulan medeniyetler arasında benzerlik olabilir ama tıpkılık olmaz.
Bu yüzden Göktürk alfabesiyle yapılan medeniyet, Kur’an alfabesiyle yapılan medeniyet ve Latin alfabesiyle yapılan medeniyet aynı milletin medeniyetleridir ama aralarında benzerlik olsa da tıpkılık olmaz.
O halde milletler değişirler. Adları devam eder ama yaşam biçimleri, kabulleri-redleri değişir.
Savaşan millet, yumuşak bir millete dönüşeblir. Kahramanlıkta sınır tanımayan bir millet menfaati için her şeyi satacak insanlar haline dönüşebilir. İnsanın içinde olumlu-olumsuz her tohum olduğu gibi milletlerin ruhunda da her türlü olumlu ve olumsuz tohumlar var. Şartlar hangi tohumların ortaya çıkmasına imkean verirse o filizlenen tohumlar milletlerin genel görünümünü oluşturur.
Irklar ve ırk özellikleri değişkendir.
Xxxx
Keşke bir şarkı söylesem şimdi. Seninle karşı karşıya oturarak bir şarkı söylesek. Ama şarkılar koroyla söylense bile hep yalnızın duygularını ifade eder. Tüm şarkıları toplayıp sıksak içinden bir damla ayrılık acısı düşer.
Xxxx
Otobüs durağındaydım otobüs bekliyordum. Oradan sen de gelip geçiyordun her akşam. Acaba sana rastlama ümidiyle mi oradaydım. Yoksa o gün öyle mi denk gelmişti. Buna doğru cevap verecek insan sayısı acaba tüm insanlar arasına kaç kişidir. İşte lüzumsuz meraklar. Kaç kişi olursa olsun. Bir elin parmak sayısını geçmeyeceğini herkes biliyor. Peki bilinen bir şeyi neden sorarız. İnsanlık işte. Tuhaflılarımız hiç bitmez ki.