GERİ DÖNDÜLER
Trabzonspor rakiplerini sürklase ederek adeta koşar adım gittiği şampiyonluğu, bu maçı kazanarak taçlandırma peşindeydi. Fenerbahçe içinse sağından solundan, ne tarafından bakarsanız bakın katıksız bir prestij mücadelesiydi. Yani; "kazanalım, kötü sezonu unutalım" buluşmasıydı.
Teknik adamlarda bu duygularla kadrolarını kurmuşlardı. Avcı, taktik yapısından taviz vermeyerek daha bir hücumcu motiflerle sürmüştü takımını sahaya. Siopis haricinde kalan öndeki beşli her an gol atmaya aday karakterlerdi. İsmail hoca Trabzon'un bu güçlü yapısını bildiği için takımını sahaya daha bir tedbirli çıkarmıştı. Fener'in orta sahası kalabalıktı. Yoksa Abdulkadir-Bakasetas-Visca-Anthony dörtlüsü sarı lacivertliler için kabus olabilirdi. Fenerbahçe açısından işin ilginç yanı, ev sahibinin defansında orijinal sol ve sağ beklerin olmaması ve aksine defans hattında bir forvetin yer almasıydı! Özetle, Fenerbahçe defansı önde kurup orta saha üstünlüğünü almaya çalışacak ve Osayi’yi de zaman zaman sağ kanattan öne sürecekti.
Oyun kora kor başladı. Fenerbahçeli oyuncular diğer karşılaşmaların tersine çok iştahlıydılar. Ancak yaşanılan kırmızı kart olayı ve hemen arkasından gelen Nwakaeme golü Fenerbahçeli oyuncuların oyun iştahını bitirdi. Kırmızı kart pozisyonunda İrfan'ın Siopis'in baldırına bastığını gördük. Ancak böylesine Avrupai bir derbide bu pozisyonda kırmızı yerine sarı kart değerlendirilmesi yapılabilir miydi bilemiyorum. İrfan'ın ayağı pozisyon gereği miydi bunu çözmenin görevi de elbette hakem ekibinin işiydi.
ORTAYA KARAKTER KOYDULAR
Dakika 34 ilk yarının belki de maçın kırılma noktasıydı. Önce Szalai-Uğurcan sonra da Serdar-Ahmetcan çekişmesinde bordo mavili gençler takımlarına cansuyu oldular ve oyunun dengeye gelmesine izin vermediler. Devre Zajc'in gayretlerine rağmen sonuçsuz bitti.
Trabzonspor artı bir futbolcuyla oynamanın rahatlığındaydı. Baskıyı yapan onlardı, top onlardaydı. Yine de şampiyonluğu perçinlemiş bir ekibin oyun tarzından uzaktaydılar. Bu arada Fenerbahçe’de her futbolcu çubuklunun hakkını vererek ikişer kişilik oyun ortaya koydular. Bir oyuncu eksikken rakip kaleye ya şut atılmalıydı ya da duran topdan sonuç beklenmeliydi. Nitekim 71'de Mert'in nefis ortasını Zajc affetmedi. 18'den beri bir eksikle oynayan Fenerbahçe pes etmedim dedi adeta gelen golle.
Gecenin notu: Fenerbahçe adına sahaya çıkan kadro doğruydu. Ancak İsmail hoca oyunu okuma konusunda bir kaç noktada hata yaptı. Mesut oyuna girmemeliydi. Özil haftalardır yok, koşmaya zaten mecali yok. Nasıl olsun ki? Bu tercihde Mesut'un hatası da yok! Fenerbahçe oyunun 18-85 dakikalar arasını 10 kişi, 85-95 dakikalar arasını da 9 kişi oynadı maalesef Mesut tercihiyle. Oyuna Arda girmeliydi. Gençdi, koşucuydu, teknikdi. Topu rakip alana taşıyabilecek taze kuvvetti. Ya da Nazım sağbeke geçip, maçın yıldızlarından Osayi sağ öne alınmalıydı. Serdar Dursun hem güçlü hem de istekliydi. 120 dakika bile oynardı. Sahada durmadan koşuşturuyordu. Ve en önemlisi ileride top tutuyordu. Son düdüğe kadar oyunda kalmalı, Berisha da tıpkı Mesut gibi oynamamalıydı. Fenerbahçe’li oyuncular yaptıkları mücadele ve ortaya koydukları karakterle geri döndüler ve alkışları hak ettiler.