GEMİ BATAR MI?
Haftayı yine politika ve politikacılardan uzak bir yazı ile noktalayalım. Bu cesareti hiç şüphe yok ki okurlarımdan alıyorum. “Aman böyle devam edelim, zaten gırtlağımıza kadar siyasete battık hiç olmaz ise birkaç dakikamızı tebessümle geçirelim” mesajları giderek artıyor.
Efendim “yazı” dedim de aklıma düştü…
Şu yazdığımız okuduğumuz yazı denen şeyi günümüzden 7000 (yedi bin) yıl kadar önce Sümerliler buldu. İşte ancak ondan sonra her şey yazıya geçti. Bilinir oldu. Unutulmadı. Yazı insanı insan olmaya yücelten önemli basamaklardan biridir. Dilediğinde insan bile yaratabileceğini iddia ediyor.
“Kanı kanla birleştireceğim
Kanı kemikle.
Bir şey yaratacağım benzeri görülmemiş.
Adı insan olacak.
İlk insan yaratıyorum.”
Gördünüz mü garabeti? İnsan kral olunca her tür marifeti yapacağını sanıyor. Sanki aldanacağız. Oysa adam düpedüz çocuk yapmanın sözünü ediyor.
Yüzyıllarca önce birisi Güney Amerika’da Tanrısına şöyle yakarıyor:
“Ey büyük güçleri elinde tutan, insanlara can veren tanrı Tiklakcaoyuan! İyiliğini esirgeme benden! Yedir içir beni! Huzurunla zevklerimin tadını çıkartmamı sağla!”
Doğrusunu isterseniz hoşlanmadım. Tanrıya yakarmanın da bir raconu olmalı değil mi ama. Böyle goygoycu ağızla yalvarılır mı hiç? Böyle yalvaran Bektaşi gördünüz mü? Ölür de yapmaz…
Gemi açık denizde korkunç bir fırtınaya yakalanıyor. Herkesin eli ayağı titriyor. Yolcular arasında bulunan bir papaz ölüm korkusu çırpıntıları içinde kaptana soruyor?
“Gemi batar mı?”
Kaptan “Hayır” diyor. Ekliyor: “Tayfalar küfür ettikçe tehlike yok demektir.”
Fırtına sürüyor. Bir süre sonra papaz çeneleri titreyerek yine soruyor:
“Sayın kaptan tayfalar küfür ediyorlar mı?” Kaptan: “Hem de nasıl! Dinine-imanına dümdüz gidiyorlar.”
Papaz: “Tanrım sana şükürler olsun…”
Politikaya bulaşmadık değil mi arkadaşlar, haftayı tertemiz noktaladık…
Gelecek Cuma görüşmek dileği ile efendim…