KENAN SÖNMEZLER

KENAN SÖNMEZLER

FARKLILAŞMA ZITLAŞMALARI (ZIITT… ERRENKÖÖÖYY)

Yenigün’de yazmaya başladığım gün çenemi tutamayacağımı bildiğimden “politika”ya bulaşmayacağıma söz vermiştim ya zor oluyor.

Yani bulaşmadan yazmak zor. Kıyısından bucağından bulaşıveriyor insan. Ne kadar zor da olsa bulaşmayacağım dedim ya bu sözümde duruyorum…

Hangi zaman ve durumda olursa olsun, kendimi darda bulduğumda “mizah”ın kurtarıcı simidine yapışırım.

Bugünde öyle yaptım…

Mizah gereksinmesi benim gibi dara düşenler için hiç tükenmez. Sanırım sizin de hoşunuza gidiyordur… Gırtlağımıza kadar siyasete ve kavgaya gömüldüğümüz şu günlerde bir tebessüm bir ömre bedel mesela…

Huzurlu ve mutlu insanlar da mizahsız yaşayamazlar… Eğer kafaları çalışıyorsa tabii..

Dünya enerji kaynakları kuruyabilir ama mizah kaynakları asla kurumaz.

Her yaşanan durum her an ve dakika mizah yangınlarını ateşleyecek kıvılcımlarla doludur…

Bu kıvılcımlar mizah yakıtına kıvılcımları yaratan beyinler yaklaştırır.

Dünyamızda biçimler ve renkler, gözle görebildiklerimiz. Ya göremediklerimiz?... Onların da biçim ve renkleri var. Mizahın en gür akan kaynaklarından birisi bütün bu biçim ve renkler arasındaki, farklılaşma zıtlaşmalarıdır…

Yaşama zevkini ve neşesini çoğaltmanın yolu bu zıtlaşmaların ve farklılaşmaların üstüne üstüne giderek bulunabilir… Daha açık ve kısası mizah zevkini sürekli olarak tatmanın peşinde…

Bu farklar çevremizde kaynaşır durur. Bitmez tükenmez. Zaman zaman bizim nefesimizi kesecek kadar çoğalan bu farklılıklara dikkat bile etmeyiz. Biraz gözümüzü açsak bunların çeşitliliği karşısında şaşırır kalırız… Bir an dikkat etsek hayretler içersin de gülümsemeye başlarız.

Örnek mi alın size:

İktidar-muhalefet, Galatasaray-Fenerbahçe, babalar-oğullar, analar-kızlar, enflasyon-gelirler, hanımlar-beyler… Ne o yetmedi mi? Buyurun devam edelim o zaman. Profesör-öğrenci, doktor-hasta…

Dipsiz bir hazine doktor-hasta ilişkileri. Doktorlar o denli çok şey biliyorlar ki bu bilgi, teşhis ve ameliyat için karar ve cesaret kaynağı oluyor, ancak bilebildikleri de o denli çok ki cesaretlerini kırıyor. Ünlü hekim C. W Hufeland diyor ki:

“Biz doktorlar, gece bekçileri gibiyiz. Mahallemizi ve sokaklarımızı iyi tanırız ama evlerin içinde ne olup bittiğini bilemeyiz de sadece tahmin ederiz…”

Hekimleri ise sadece hekimler tanımıyor elbette. Hastalar da tanıyor. Örneğin Balzac şöyle diyebiliyordu:

“Doktorların ünü, tiyatro oyuncuları gibidir. Yaşadıkları sürece bu ün geçerlidir. Ortadan çekildikleri zaman yeteneklerinin onurlandırılması biter. Doktorlar, aktörler ve virtiözler sahnede oldukları anların kahramanıdırlar.”

Her ne kadar Balzac’ın yaşadığı döneme göre (1799-1850) durum çokça değiştiyse de bu değişiklik kökten olmadı. Yine de epey değerli bilim ve sanat insanının yapıtları yitip gidiyor…

Bilmem anlatabildim mi?...

Çok beklediniz ama bu yazıyı bir fıkra ile bağlamayacağım…

Sevgili internet yetkilisinden çok rica etmeme rağmen gazetemizin internet sayfasına mail adresimi koymadı ya bu nedenle ona kırgınım.

Bundan böyle her yazımın sonuna “logom”da bulunmayan internet adresimi ekleyeceğim…

[email protected]

Haftaya görüşmek dileği ile…

 

<