RECEP ARSLAN

RECEP ARSLAN

Eseri tamamlanınca kekemeliği gitti

Ali Osman Tatlısu’nun arkadaşı, Eskişehirli Hüseyin ağabeyimiz, Allah rahmet eylesin. Eskişehir’de  manevi ders aldığı bir hocası var. O efendinin soyadı Toprak diye hatırlıyorum. Mecmualarda bu soy adı olan birisi tarafından çok güzel tasavvuf yazıları yayınlanmıştı.
Ali Osman Tatlısu, hocası Hilmi Toprak’a, Efendim izin verirseniz ben bir eser hazırlamak istiyorum diyor. O efendi de ‘Evladım, insanlar Allah’ı bilmiyor, Allah’ı bildiren-bilen bir eser hazırla.  Esma ül Hünsa’yı şerhet diyor.
Şimdi, Ali Osman Tatlısu kekeme imiş. Hüseyin ağabeyimiz, efendim kitap hazırlanıp bittiğinde  Ali Osman Tatlısu’nun kekemeliği de bitti. Böyle bir kitap. Öyle rast gele değil. Ondan sonra yazılan eserlerin de manevi bir havası var.

Xxxx

İnsanlara, muhataba göre konuşmak gerek. Muhatabınızın seviyesinden yüksek konulara girerseniz, anlamaz onun küfre girmesinin vebalini yüklenirsiniz. Her insanın anlayış ve izanı farklıdır.

Xxxc

Allah İslam’ı bize sevdirdi. İnsan sevdiğini başkasına bırakır mı? Bizim aşkımızı başkaları temsil edemez. Temsil edecekse sahiplenmeli.

Abdullah Işıklar meclisine birer ikişer katılanlara hoş-beş ettikten sonra yine tanıdığı ışık insanlar hakkında hatırında kalanları bizlerle paylaşmaya devam ediyor. Onun derdi kendini tanıtmak değil. Tanıdığı insanların nasıl çevrelerini aydınlattıklarını anlatmaya çalışıyor. Diyor ki bu anlattıklarımın bir kısmını o zatların eserlerinde bulamazsınız. Bunlar yaşanan hal lisanıdır.

xxx
Kıymet verilmesini istiyorsun, ben de öyle. Başkaları da kıymet verilmesini istiyor kendisine, fikirlerine. Ama herkes almaya talip olursa bu talepleri kim karşılayacak? Peşinden koşulması hoşuna gidiyor, tamam da insanlar yorulurlar. İnsanların yorgunluğunu gidermek için sen de muhatabına karşı biraz adımlamalısın. Eşler birbirinden kendilerini anlamasını istiyor. Tamam da bir de sen onu anlamaya çalışsan derler.

xxxx

Allah’ım sen affetmeyi seversin. Bizi de  affet ve ülkemizi selamete çıkart.

Xxxx

Muzaffer Özak’ın hocası bir Fahrettin hoca vardı. Hep şunu söylerdi. ‘Evladım taş atan da taş attıran da bize zarar veriyor.
Aman dikkat edelim böyle adamlar dine taş attırıyorlar. Bu adamlar nereden çıkıyor, ne giyimlerinde, ne konuşmalarında bir üslup yok.
Mehmet Genç çok dertlenmişti. Haklıydı. İslam’ın haysiyetini yukarda tutmak gerek.
Burada bir hikeaye var anlatalım. Ormanın genç ağaçları en yaşlı çınara gidip dertlenmişler. Efendim bir balta girdi ormana önüne gelene vuruyor. Çok zarar görüyoruz. Yaşlı çınar bilge bir tavırla sakalını sıvazlamış, kafasını sallamış. Sapı var mı diye sormuş. Genç ağaçlar heyecanla var efendim hem de sapı bizden, ağaçtan demişler. İşte demiş yaşlı çınar sapı bizden olmasaydı balta tek başına, sapsız bize zarar veremezdi.

Xxxx

Bir cümlelik hutbe

Güzel gardaşlarım’ Efendimiz Aleyhisselam buyurmuşlardır ki, Ölüm sessiz bir nasihattir. İşte bu bir hutbedir. Aradan 55 yıl geçti hala unutmadım. Abdulhay hoca bu cümleyi söyleyerek hutbeyi bitirdi. Ama bugün Cuma’da okunan hutbeyi inanın hatırlamakta zorlanıyorum.
Mesele çok söz söylemek değil, mesele yerinde ve kalpden söylemek.

<