RECEP ARSLAN

RECEP ARSLAN

Elinde kanlı bıçak

1931, İstanbul baskılı, Abdulbâki Gölpınarlı, Melâmîlik ve Melâmîler, adlı eserinde hikeaye eder.

Sultan 2. inci Murad, Hacı Bayram Veli’nin bunca kemalâtını görüp kalben ona bağlandı ve kendisine mektup yazarak şöyle dedi:

“Sizden tâc takan ve elbise giyen kimler varsa hepsi de işçilik, vergi, askerlik ve sair tekâliften muaftırlar.”

Bu fermanı duyanlar dervişlik tâc ve elbisesini giydiler. Hükümet me’murları onları böyle görerek kendilerini tekâliften muaf kıldılar. Keyfiyet Padişaha arz edildi. Hükümdar Hacı Bayram’a tekrar bir mektup yazarak onun dervişlerinin gerçek sayısını sordu. Hacı Bayram Veli, gerçek olan veya olmayan müritlerini imtihan için tellallar vasıtasıyla ziyafete çağırdı. Ziyafete gelenler muazzam bir kalabalık teşkil ediyorlardı. Hacı Bayram Veli, eline keskin bir kılıç alarak onlara şöyle hitap etti :

“Bana iradet getirenleri Allah’ın yolunda kurban edeceğim.”

Dervişler bu ne biçim mürşit; bu nasıl müritlik diye söylenmeğe başladılar ve bizim aziz Şeyhimiz galiba aklını oynatmış dediler.

Çünkü Hacı Bayram Veli’nin hitabına ancak bir erkekle bir kadın: “Canımız, malımız ve başımız sana feda olsun” diye teslim oldular. Hacı Bayram Veli, o ikisini Solfasol tepesinde kurdurduğu çadırına aldı. Önceden hazırlattığı koyunu kesti. Kurban kanı dışarıya akınca öteki dervişler, o iki kişi kesildi sanarak dağılmağa ve kaçışmağa başladılar Bunun üzerine Hacı Bayram Veli, Sultan 2. inci Murad’a şu cevabı verdi :

“Ey Gazi Hünkârım! şimdilik gerçek müridim bir buçuk kişidir: Biri erkek, buçuğu kadın.” 

Advertisements

 

Xxxx

 

Türkiye değişim geçirmiş. Batılı olacağım diye İslam ile ilişkileri asgariye indirmiş. Ama insanların geninde var iman ve İslam. Genç kurban kesecek ama işin nasıl yapılacağını bilmiyor. Elinde bıçak işe de başlamış bir yerinden.

Sonra birden aklına gelmiş, koşup gelmiş cami bahçesine, elinde kocaman bıçak aceleyle sorup duruyor.

-İçinizde Müslüman var mı?

Herkes kafasını önüne eğmiş. Yaşlı bir adam ayağa kalkmış, ‘Ben Müslümanım evladım’ demiş.

Genç adamı elinden tutup evinin bahçesine götürmüş.

-Kurban keseceğim ama usulünü bilmiyorum. Bana yardım et.

İhtiyar birkaç  saat çalışmış, yorulmuş. Ama başka kesilecek kurbanlar da var.

Genç bu defa kanlı bıçak elinde camiye tekrar koşmuş. Yine aynı soruyu sormuş.

-İçinizde Müslüman var mı?

Herkes gözünü imama dikmiş. İmam bakmış ki bütün bakışlar kendisini işaret ediyor, can derdiyle söylenmiş.

-Ya hu size iki rekat nazma kıldırdık diye Müslüman mı olduk!

 

Xxxx

 

Şimdi İslam ile taban tabana zıt, ribacılığın ana kolu bankaları yarından itibaren çalıştırmayacağız deyiversin siyasi irade.

Müslümanlığıyla ünlenmiş sofilere, resmi dini kadrosu olanlara, cemaat liderlerine, siyasi kıliklerin önderlerine vatandaşlar, çok değil 10 bin lira yatırsınlar. Üç gün sonra da gidip o paralarını geri almak istesinler.

Ortaya çıkacak manzarayı hemen herkes tahmin ve tasvir edebilir.

Bir çoğu şöyle diyecektir.

-Sana ucu yanık mektup mu yazdım. Gel paranı bana yatır mı dedim. Sen kendi arzunla geldin, parayı teslim ettin. Ben de onu karzı hasen (güzel borç-ödemesiz borç) olarak kaydettim. Haydi güle güle.

 

Xxxx

 

Herkes kendini iç dünyasında bir imtihana çeksin. Bir denetimden geçirsin. Hemen hepimiz Allah’ı kandırmakla ömür geçiriyoruz. Bireysel ibadetlere ağırlık vererek kerametler gösterdiğimize inanırken, emanete sahip çıkma konusunda hiç kimsenin bir maharetinin olmadığı kesinlikle ortada.

Yaptığımız işin, yaşadığımız günlük hayatın, insanlarla ilişkilerin rengine, kıvamına, niteliğine Allah’ın boyasını vurabilmek mesele.

Haydi herkes kendine sorsun .

 

 

<