SELAMİ TURGUT GENÇ

SELAMİ TURGUT GENÇ

EKRAN SESLERİ..

Ekran, denilince görüntülük veya aynı düzeyde cisim akla gelir..

Televizyon camı, görüntülük özelliği nedeniyle bir yüzeydir. Üzerine ışıkla düşürülen görüntüyü yansıtır. Beyaz perde de bir yüzeydir. Sözcükler iletişim kurmanın aracıdır.

Ancak, iletişim kurulurken bir yansıtıcı yüzeylerde, yani televizyon ekranlarında, kafamızı karıştıran görüntülerin şokunu da üzerimizden atamıyoruz. Bu ekranları gülünç hale düşüren haber yorumcuları; ne yaparsak yapalım, en akıllı insanlar olarak kendilerini sunuyorlar. Talihsizlik burada başlıyor.. Bu muhteremlerin her biri büyük bir taktik uzmanı sanki.. Bir şekliyle ülkeyi yönetenler nedense bunların aklıyla besleniyor gibi bir imaj ortaya çıkıyor.. Gündemde detaylı öğrenilmesi gereken bir konu varsa, hemen pirincin taşının nasıl ayıklanacağını anlatmaya kalkıyorlar. Akıl vericilikte çapraz bellek kurgularıyla izleyicileri aktif bir dikkate bağlamaya çalışıyorlar.. 

Gülünç olanı da bu işte!. Akdeniz’deki olaylar her gün farklı boyutlar kazanırken Türkiye’nin yalnızlığa itildiğini dillerinde dolaştıran yorumcu taslakları, diplomatik altyapının kurulmasını öneriyorlar. Devlet siyaseti nedeniyle ilişkilerimiz bozuk olan ülkeleri yanımıza çekebilmek için “tutkal” politikası izlenmesini istiyorlar..

İnsanın, “Beyler gülünç olmuyor muyuz/” diyeceği geliyor.

Devletimizin temel becerilerinden biri de dış politikadır. Doğrusunu isterseniz bu konudaki becerilerimizin üstünlüğü tarih sayfalarını doldurur. Hariciyemizin “takdisyen” kadroları ve istihbarat servislerimizin planlanmış birimleri, alt zeminlerde “nasıl tezgah kurulacağını” iyi bilirler. Eğitimleri ve üst akılları üretkendir. Işığı yakmadan mekandaki karartıyı görebilecek donanıma sahiptirler.. Ekranlardaki “fiziksel stres” yükleyicileri, kendi akıllarını kendilerine saklarlarsa “fikir kirliliği” ortadan kalkmış olur..

BU DA BİR GÖRÜŞ..

Dünya mizahından bir fıkrayla içimizi rahatlatmak için “oksijen” aktaralım:

“Çok, ama pek çok şişman bir hanım, bir kitapçı dükkanına girer, nasıl zayıflayacağını anlatan bir kitap ister. Tezgahtar hanım, kadının aradığı kitaptan kalmadığını söyler. Ama, nasıl şişmanlayacağını açıklayan bir başka kitabı verebileceğini anlatır.

Şişman kadın hemen hiddetlenir, kaşlarını çatarak tezgahtara bağırır:

“Benimle alay ettiğinizin farkında mısınız?” der.

Tezgahtar özür dilercesine:

“Aman, hanımefendi ne münasebet.. Vereceğim kitapta yazılı olanların aksini yaparsanız zayıflar, aynı sonucu alırsınız..” der.

BİR DOĞRU SÖZ: “Kendine hayran olanlar başkasının gözünde leke arar..”

<