RECEP ARSLAN

RECEP ARSLAN

Efendiyi üretirken…

Toplum içinde yaşamak kaderi  insanın. Toplum içinde birey ne kadar önemli ise tek tek kurumlar da önemlidir. Aile, sokak, mahalle, köy, kasaba, şehir, okul, askerlik süresi, cezaevi, işyeri gibi sivil veya resmi kurumlar içinde yaşar insan. Tüm bu kurumların tepesinde açık bir şemsiye gibi büyük bir kurum daha var. Ona devlet diyorlar. Devletin de irili-ufaklı alt kurumları var. Herkesin bildiği yasama, yürütme ve yargı ve bu kurumların alt kurumları var. Bu alt kurumların yöneticileri ya seçimle, ya da genellikle atamayla iş başına gelirler. Her bir makam ve mevkiye gelebilmenin şartları, kanunları, nizamnamesi vardır. Yani, hukuk ve adalet devletlerinde bu böyledir.

Xxxx

Devlet üst şemsiye kurumunun başına  gelecek insan için seçim yapılır her ülkede. Her ülkede insanları mutlu eden- daha çok da etmeyen kanunlar vardır. Hak ve hukuku esas almayan ülke ve devletlerin de bir yasası, anayasası vardır.

Xxxx

Her zaman  söylenen bir hakikati bir kez daha ifade etmekte yarar var. Yöneticiler ister atamayla, ister seçimle gelsin, millete, millet fertlerine hizmet için vardırlar. Ama uygulamada bu atanan veya seçilen yöneticiler makam ve mevkilerine paralel nispette despotlaşırlar. Zorbalaşır, sağa-sola emirler yağdırır, karşısına gelen herkesten hürmet bekler ve insanları, bu saygıyı göstermeye zorlar.

Xxxx

Şimdi son Cumhurbaşkanlığı seçimlerine bakmakta eğlendirici bir manzara var. Bu ilk değil. Daha önce sayın Cumhurbaşkanı önceki seçimde uyguladı bu durumu. Sevenlerinden para toplamak gibi bir yol yasallaştırıldı. Şimdi bilindiği kadarıyla 15 tl ila 13 bin tl arasında bağış yapılabiliyor cumhurbaşkanı adaylarına.

xxxx

6  kişi cumhurbaşkanı adayı olarak halktan para topluyor. İşte tam da burada insanlar efendilerini yaratıyorlar. Bu adayların mecliste grubu olmayanları önce vatandaştan imza istediler. Her aday için en az 100 bin imza şartı koymuştu Yüksek Seçim Kurulu. Vatandaş önce 100 bin imza için ilçe seçim kurulları önünde kuyruklara girdiler. Sonra adayları için banka kuyruklarına girerek bağış yaptılar. Sonra da binbir ihtimalle dolu seçim sandıklarında oy kullanacaklar. Bütün bu zahmetlere katılan vatandaş, insan ne kazanacak denilebilir. Efendilerini üretmiş olacaklar.

xxxx

Adaylardan biri seçilmiş olacak. Seçilen o kişi imza, para, oy istediği kişilerden seçildikten sonra da hürmet, itaat, biat bekleyecek. Bu tavrı göstermeyenlere ceza kesilecek. Vatandaşa karşı koruması olacak o efendinin. Korumaları aşıp ona selam bile veremeyecek vatandaş. Oturduğu ev, çalıştığı sayısız yazıhane korumalarla vatandaştan soyutlanacak, bu yetmeyecek, o yazıhanelerin etrafında beton bariyerler, zincirler ve benzeri engeller koyulacak. O da yetmeyecek, o seçilen efendi bir yerden bir yere gideceği zaman ana yollar seyrüsefere kapatılacak.

Xxxx

O seçilen efendi, seçmenin, vatandaşın, insanın ürettiği-yarattığı efendi bazı önemli addettiği insanların cenaze merasimlerine katılmak istediğinde, ibadethane o gelinceye kadar halka kapalı tutulacak. Efendi gelip konuşlanacak. Emniyeti sağlandığına kani olunduğunda ibadethane halka açılacak. Bu arada zamanla ilintili ibadetin zamanı sarkacak olabilir. Önemli olan efendinin sağlık ve emniyeti. İbadethanenin halka açık tutulup tutulmaması, ibadetin ait olduğu zamanda icra edilip-edilmemesi  dünyevi  ve ivedi cezası olmadığı için ihmal edilebilir diye düşünülüyor.

Xxxx

İnsanlık tarihinde İsa Aleyhisselamdan  610 yıl sonra İslam dini geldiğinde insanlar kendi putlarını kendileri yapıyordu. Hatta bunu helvadan yapıyor ve acıkınca da o tapındıkları helvadan tanrıları yiyorlarmış. Tarihçilerin aktardığı bilgi böyle.

İnsanlar kendi tanrılarını, efendilerini artık kendi cinslerinden üretiyorlar. Ona imza, para, oy veriyorlar, sonra da onun dudakları arasından çıkacak kanunlara boyun eğiyorlar. Acıkınca onu yemiyorlar ama, o tanrıdan, efendiden bıktıklarında onun dedikodusu, gıybeti, silahları oluyor. Yine de tanrılarını-efendilerini  yok ediyorlar. Buna da ‘bir devir kapandı’ adını veriyorlar.

<