CÜBBENİN YERİNE ŞALVAR
Hoca Nasrettin bir gün Konya'ya seyre gider
Sokak sokak dolaşır pek hoşuma gitti der
Daha sonra camiler, peşi sıra Mevlana
, Şükür olsun Allah der, bu da kısmetmiş bana
Hoca'yı bu haliyle hiç kimseler tanımaz
Ne kendini tanıtır ne de eder bir vaaz
Tebdili kıyafetle gezmedik yer bırakmaz
Sırtına cübbe giymez başına sarık sarmaz
Bari der gelmiş iken biraz bir şeyler alsam
Evdeki hatunun da gönlünü hoşnut kılsam
Hanıma giyim kuşam, süslü takılar alır
Bunca masraftan sonra üç beş akçesi kalır
Kendini de düşünüp girer bir mağazaya
Umduğu gibi çıkmaz gücü yetmez pahaya
Her ne sorsa pahalı, cepte parası azmış
Adam katı yürekli, Hoca da buna kızmış
Hoca aklına koymuş bir oyun oynamayı
Fikri bu ukalaya vermemekmiş parayı
Hoca der şu şalvarı ver, bir kere deneyim
Üzerime uyarsa sonra para ödeyim
Hoca giyer şalvarı, tamam, oldu sar ver der
Satıcı ise memnun gayet hoşuna gider
Hoca verir şalvarı yerine cübbe ister
Giymeye gerek yok der şöyle bana bir göster
Hoca alır cübbeyi terk eder orasını
Adam der ki, vermedin cübbenin parasını
Hoca der, ben cübbeyi şalvar ile değiştim
Adam der şalvara da ücret ödememiştin
Tövbe tövbe der Hoca bre gözleri görmez
Sizin Konyalıların aklına akıl ermez
Almadım ki şalvarı niye para ödeyim
Önce kazan, sonra ye, bırak beni gideyim
Adam biraz şaşırır, Hoca'ya yol gösterir
Hoca bu ukalanın ağzının payın verir.