Büyük bir filozof Alexander Dugin!
Rus ideolog ve filozof Alexander Dugin yıllar önce yaptığı bir değerlendirmede ABD’nin müttefiklerini Avrupa’da İngiltere, Asya’da Çin, İslam dünyasında ise Türkiye olarak değerlendirmiştir. Gene Dugin, Rusya’nın gelecekteki partnerlerini İran, Japonya, Almanya olarak görüyordu. Bu değer ölçüleri soğuk savaş yıllarındaydı.
Alexander Dugin’den söz etmeden, Avrasya Felsefesini yeterince değerlendiremeyiz. Dugin, Rusya’nın çağdaş düşünürlerindendir. Avrasya felsefesini Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği dağılmadan önce ortaya koymuştur.
Düşünceleri arasında yıllar içinde inanılmaz boyutta dönüşümlere ve yer değiştirmelere tanık olduğumuz Alexander Dugin Avrasya düşüncesini yalnız ve kendi kendisine yeterli bir unsun olarak değerlendirmektedir.
Fikirlerindeki “git-gellere” alışık olmayanlar için Dugin, tutarsızlığın önde gelenidir.
Zira komünist bloğun karşısında NATO üyesi bir Türkiye vardı. Üstelik bu Türkiye, AB ile üyeliğe hazırlanıyordu.
Rusya'nın yeniden şekillendiği 1992 sonrasında ise Alexander Dugin'in düşünceleri değişti.
Dugin, Rusya Federasyonu'nun, Türkiye-Rusya ilişkilerine büyük önem atfetmesini isteyen düşünceler ortaya koydu. Bu düşüncelerine Müslüman Asya ülkeleriyle de ilişkilerin arttırılmasını eklemeğe çalıştıysa da, 11 Eylül Amerika Faciası sonrasında, köktendincilikten dolayı, Avrasya inancına çekince koymasına neden oldu.
Dugin'in koyduğu çekince daha sonra Kazakistan Lideri Nursultan Nazarbayev tarafından Avrasya Ortaklığı Projesi olarak ortaya sürüldü.
Şangay İşbirliği Teşkilatı bu birlikteliğin önünde bir oluşum gibi ortaya çıktıysa da, 11 Eylül Faciası onun da uzun bir süre askıda kalmasına neden oldu.
Aynı Dugin, Gürcistan olayları sonrasında da söylediklerini adeta tekzip eden bir söyleşiyi Cumhuriyet Gazetesi muhabiri Deniz Berktay'la yaptı.
Bu söyleşide Alexander Dugin aynen şu sözleri söylüyordu.
"-Artık gerek dünya, gerekse bölge ülkeleri, enerji hatlarının güvenliğini NATO'nun değil, ancak ve ancak Rusya'nın sağlayacağını gördü.
Alexandre Dugin'in soğuk savaş yıllarındaki felsefeye dönmesi, Avrasya birlikteliğinin önemini bir defa daha gündeme getirmektedir.
Rus aydınlarının oluşturmak istedikleri, Rusya eksenli Avrasya mantığı eksiktir. Çapsızdır. Ve bu büyük bölgeyi kapsayamayacak kadar küçüktür.
Avrasya'yı bir bütün olarak ele almalıyız. Rusya'dan Türkiye'ye, Türkiye'den Pekin'e, Bakü'den Berlin'e, Paris'ten Hindistan, Pakistan uzantısına kadar enlemesine ve boylamasına büyük bir coğrafyayı bir araya getirebilirsek ancak bu birliktelik bir anlam ifade eder.
Önümüzde Fransa-Almanya birlikteliği vardır. Bu birliktelik düşünülmesi en zor birlikteliktir. Fransa ve Almanya bu birlikteliği sağlamışlardır. Avrupa Birliği içinde ortak hareket etmektedirler. Bu örnek alınacak bir değer ölçüsüdür.
Dolayısıyla, Avrasya birlikteliğini diğer denge unsurları içinde değerlendirmeliyiz.
Avrasya'yı çağdaşlaşma ve batılılaşma kavramlarına uygun değer ölçülerinde ele almalıyız.
Bu değer ölçüleri bizi AB yolunda daha güçlü kılacaktır.
Zaten güçlü bir Türkiye, Avrupa Birliği için ciddi bir tercih nedenidir. Bu da bizim AB ile eşit ortaklık görüşmelerinde tutarlı ve sağlıklı bir yol izlememize olanak sağlayacaktır.
Merkez bir ülke olan Türkiye, Kafkasların, Ortadoğu'nun ve Balkanların garantisi olacaktır.
Birlikteliğe bu açıdan baktığımızda göz ardı etmemiz gereken olay, AB ile Türkiye arasındaki ilişkilerdir. Türkiye elli yıla varan AB ilişkilerini aynı özen ve aynı sorumlulukla sürdürürken, 1950 yılında başlayan Türkiye-ABD partnerliğini de aynı sorumlulukla devam ettirmek zorundadır. Bu global politika, Avrasya-Türkiye ilişkilerine ayrı bir renk ve ayrı bir
zenginlik getirecektir. Bugüne kadar dahil olduğumuz paktlar ve oluşturduğumuz partnerlik ve işbirlikleri bunun ayrı bir gereği ve geleneğidir.