CEMAL KARABAŞ

CEMAL KARABAŞ

BİZİM MAHALLENİN İMAMI

Bizim mahallenin imamı, Diyanet’in  memuru olduğunun bilincinde olarak,  her Cuma eline verilen  metni  kendinden bir şey katmadan, sınırları  aşmadan, noktasından  virgülüne  özenle  okur.

İmamımız  bazı  imamların  yaptıkları gibi  hariçten  hutbe okuyarak cemaatin  tertip ve düzenini bozmaz.  

İmamımızın şekil ve şemailine gelince ; vallahi  imamımız  mahallemizin  önemli şahıslar galerisinde  kısa boylu, etine dolgun, ağır başlı ve daima düşünceli bir adam portresi çizer. Romatizmalı bacaklarıyla  bir sağa, bir  sola yalpalaya, yalpalaya  yürür.  

Daima traşlı, ak gömleği  gri ceketi temiz ve ütülüdür. Yönetmeliğe uygun kravat takar. 

Geçen sene  caminin  arkasında “imamın evi” olarak bilinen  eski  lojman  yenilendi.  İki göz oda ile  bir mutfaktan ibaret mütevazı  lojmanın yüzü gözü  açıldı.   Gene geçen sene bu zamanlar   bir dolu yağdı, bir çok evin camı penceresi aşağı indi. 

Bu felakette imamın lojmanının  duvarları , mermi  manyağı gibi delik deşik oldu ki, herkes buna  şaştı kaldı. Tamir için izin  talip edildiyse de  Anıtlar Yüksek Kurulu ,tereddüt gösterdi. Zira  “ imamın evi yönetmeliğe aykırıymış!”  Neyse ki, akıl galebe çaldı. İzin çıktı, lojman tamir edildi.

Hakikaten bu iktidar , imam ve   müezzinlere önem vermiştir.  Müminler de   bundan  son derece mütehassıs olup, mevcut iktidara  “ Allah razı olsun” deyip duacı olmuşlardır.

Bildiğim, idrak ettiğim kadarıyla  imam ve müezzin efendiler, kanaatkardırlar. Bunların içki, kumar,  sigara gibi kötü alışkanlıkları yoktur. İktidar aleyhine atıp tutmazlar. Değer verildiklerini bildiklerinden   vefa gösterirler. 

Onlara AVM’lerde ,lüks  mağazalarda rastlamazsınız.  Örtülü hanımlarını görsen görsen ancak ucuz semt pazarlarında rastlar,  ancak tanıyamazsınız.  Sessiz sedasız,  uygun fiyatlı   konfeksiyon ürünleri ararlar.  Nitekim eşleri her daim onlara sık sık  “ israf haramdır” ayeti kerimesini hatırlatır.

Onu diyecektim…Geçen Cuma da camiye girip cemaate karıştım. Farzdan önce imam efendinin memur tarifesinden okuduğu hutbeyi  dinledim. Her zamanki gibi  İmam efendinin nasihatleri havi hitabeti bir kulağımdan girip diğerinden çıktı. Maalesef kafam da dolu olduğundan  huşu duyamadım.

Kendi kendime “mesele nedir”  diye  düşündüğümde şu hususu tespit ettim. İmam efendi, cami cemaatine   küçük puntolarla “ Muhterem Müminler” , “ Aziz Müslümanlar” ya da  “ Muhterem Cemaat”  şeklinde hitap ediyordu . Bu da nasihatın tesirini  azaltıyordu.

Hutbe bitip, sıra filan” camii inşaatının ikmali için yardım”, “Kuran kursuna yardım”, “caminin  geçen aylardan kalan klima ve elektrik borcunun” edasına gelince,  imam efendi hitabın puntosunu “   MUHTEREM CEMAAT “  şeklinde büyüterek  emeline erişiyor, deyim yerindeyse “ el tükrüğü sel” oluyordu.

Camii cemaatinden ben fakirin Cuma hutbelerinden aldığım   hisse  şudur ki;  Cemaati ikna etmek için onlara iri puntolarla, mümkünse eli kulağa atıp  yüksek sesle hitap edeceksin…  

<