SELAMİ TURGUT GENÇ

SELAMİ TURGUT GENÇ

İŞİN İÇYÜZÜ / BİR BAŞKADIR BENİM BABAM…

Her baba, çocukları için rol modelidir. Çocuğun karakteri, babasına benzeme içgüdüleriyle şekillenir. Zaman içinde babayı taklit gibi huylar edinir. Babadan güç keşfederse, onun varlığıyla kendisine bir kuvvet inancı yerleştirir. Artık baba, onun için en büyük destek kaynağıdır. Baba maddeden güçlü ise çocuk bundan da kendine bir övünç payı çıkarır. Fakirin çocuğunun “onurla örülmüş” güçlü bir zırhı bulunur. Yaşamın zenginlik, yoksulluk gibi derin çöküntüleri içinde çocukları, büyüme çağına kadar dik tutan üstünlük duyguları, hep güzel hayallerle beslenir.
Çocuk, büyüme çağında, babasının her sözüne, sohbetine, davranışına hayranlık duyar. Duygu yüklü kalbinde babasını, aslanlardan daha güçlü görür.
Babaların faziletleri çocukların servetidir. Balzac, bilgin Anatole France’nin bu sözüne karşılık şöyle bir düşünce geliştirmiştir:
“Bir baba, kendi mutluluğundan çok, çocuklarının mutluluğu ile mutlu olur” der.
Babaların değerini anlatmaya ömür yetmez. Ama, öyle babalar da var ki, çocuklarına ilgisiz ve sevgisiz kalmıştır. Çocuklarına sarılmadan, bir ömrün acı kaderini yaşayan babalar da olmuştur. Bunun nedenleri ne olursa olsun, baba yüreğinin derinliğindeki sarsıntılar, bir son nefese kadar hep hissedilmiştir. Evlatla baba arasında görüş, düşünce ayrılığı ortaya çıksa da yüreğindeki ateşle yaşayan insanların dramı, dünya döndükçe görülecektir.
Duygu yetimi gördüğümüz babaların durumunu imtihan etsek bile, zaman içinde, affedilecek inandırıcı olaylarla da karşılaşılmaktadır.
Hadis, bunu şöyle tarif eder:
“Baba, cennetin orta kapısıdır. Dilersen bu kapıyı terk et, dilersen muhafaza et..”
Benim de bir babam vardı. Evin direğiydi. Hayallerimizi, bütçesine göre sürpriz hediyelerle süslerdi. Bizleri hayatın zorluklarına hazırlardı. Cebimize harçlık koyarken, bizleri, tasarrufa hazırlayan insandı. Benim babam, devlet memuru idi. Hergün görevine temiz pak giyinir giderdi. Hep traşlı olurdu. Badem bıyığı vardı. Aile ocağında sert görünüşlü, otoriter bir görüntü verirdi. Çatık kaşlarının altındaki zeki gözleriyle bizleri karşılaştırmak istemezdi. Ona göre, “çocuğa yüz verirsen, astar ister” inancı geçerliydi. Ancak, çevresinde, muhabbet meclislerinde çok nüktedan, şakacı esprilerle ilgi uyandıran bir insan olduğu söylenirdi.
Baba öğütlerinden biri şöyleydi:
“Atlar nallanırken, kurbağalar ayak uzatmaz..”
Bu uyarıyı, büyükler konuşurken küçüklere söz düşmez, anlamında kullanırdı.
Babam Malatya’da Nafia (Bayındırlık) Müdürlüğünde üst düzeyde görevliydi.
İnşaat Müteahhitleriyle bağlantılı bir daireydi.
Babam dürüstlükle donatılmış bir abideydi.
Bu tiplere doğrusu Davut derler. Delikli kuruşun karşılığı, haram lokma boğazından geçmemişti. Bu yönüyle Malatya’da tanınan ve sevilen bir kişilik sahibiydi.
Okul tatillerinde, hayatın güçlüklerine hazırlanmam için kendince geliştirdiği yöntemlerden biri de , beni inşaat işlerinde amele olarak çalıştırmaktı. Babamın hatırlı kişiliğiyle övünmek nasip olmazdı.
İnşaatlarda, çimento harçlarının taşınmasında, bedenimin gücünün tükendiğine isyan edecek hale geldikçe, babam inadına sürdürürdü. Ellerimle nasırlaşarak bitkin vasiyette eve döndükçe annem ağlamaklı olurdu. Babamı yumuşatmaya çalıştığını duyardım.
Bir gün babam, inşaat yerine sabahın kör karanlığında giderken, sesini yumuşatarak; omuzumdan çekti, durdurdu:
“Şimdi, beni iyi dinle oğlum, dedi. Ben hayatta iken hergün evimizde bir sıcak çorba bulunuyor. Yarın gözümü yumduğum vakit, hayatın güç taraflarına alışmadığın için ekmek parası kazanmakta  bocalarsın. Rahat ortamda yetişmiş olman nedeniyle her hangi bir işte çalışmaktan ar eder, utanırsın. Senin aile gururuyla üstünlük duygularına kapılmaman için eziyetli işlere gönderiyorum. Hayatın sıkıntılı her safhasında omuzuna ip atar, hamallık bile ederken, onurundan hiçbir şey kaybetmemiş olursun. Zora alış ki, “Kader sana küserse sen çalışmayla barış içinde kalırsın..”
Babam o gün, bir İsveç Atasözünden örnek vermişti:
“İnsan tırmanırken dağın kafa tutmasına razı olmalıdır..”
Her yıl Haziran ayının 3’ncü Pazar günü kutlanan “Babalar Günü’ne karşı içimde gelişen duygularda, minnettarlık yoğunluk kazanır.
Baba sözü dinleyen bir evlat olarak hep “başım dik” dolaşırım.
“Babacığım, “Babalar Günü’nde seni Rahmetle anmaktan başka bir dilek kapım yok.” Mekanın cennet olsun..

 

<