BERKE İLE KİM
Ali Koç kulak çekmişti gecen haftaki kayıptan sonra. Dörtlü savunma oynayıp, hoca sistemi Mesut üzerine kursuna getirmişti yaptığı konuşmayla. Bence Sosa ve Zajc'in aynı anda sahada olması, enerjisi ve adrenalini yüksek bir maç için fazlaca lüksdü. Sosa için ağır bir mücadele olacak gibiydi sanki. Dile kolaydı. 36 yaşındaydı Arjantin’li. Sarı lacivertliler 4-2-3-1 olarak dizilmişlerdi.
Vitor'un Mesut'a duyduğu alerji kadronun dizilişinden belliydi. Mesut tipik bir on numaraydı. Kanatta oynamamalıydı. Ancak Pereira forvet arkası görevini Zajc'a verince, Mesut'a kalan bölge sol kanat oldu. Oysa orada Osayi oynayabilir, maçın yoğunluğu düşünüldüğünde Mert Hakan'ın partneri de Sosa yerine pekala Miha olabilirdi.
Sarı Kırmızılıların golünden sonra Portekiz'li teknik adam Zajc'i orta sahaya çekerek, ikinci bölgede Galatasaray'ın baskısını kırmak isteyince, Mesut ve İrfan öne doğru sürpriz çıkışlar yapmaya başladılar. Keza Berisha'da kanatları dolaşır oldu skorun ev sahibinin eline geçmesinin ardından. Vitor’un belki de en doğru kararıydı Slovak oyuncuyu Sosa ve Mert Hakan’ın yanına çekip taktiksel anlayışı 4-3-3’e çevirmek. Morutan-Berkan-Cicaldau’ya karşı yeterli reaksiyonu gösterememişti Mert ve Sosa ikilisi. İşte bu dakikalarda kendi alanından topu Mesut'a çıkaran İrfan gelecek golün ilk ateşini yaktı. Galatasaray defansının önünde olan ancak kendi alanında bulunan Özil yaptığı depar ve güzel vuruşla oyunu dengeye getirdi.
ROSSİ İLE CRESPO
Dakikalar ilerledikçe oyundaki mücadele gücü ve haliyle oyuncuların psikolojik ve fiziksel yönleri yıpranmaya başladı. Fenerbahçe’de ilk devrede Tisserand ve Mert Hakan sarı kart görmüşlerdi. Her derbide olduğu gibi tansiyon hayli yüksekti. Pereira oyuncu değişkliklerinde rötar yaptı. Üstüne üstlük, İrfan ve Sosa’yı aynı anda oyundan alınca, Fenerbahçe’de orta sahanın süngüsü düştü. Bu iki oyuncunun çıkışı ile orta sahanın top kullanma becerisi azalacaktı.
Çıkanlar topu öne oynamak isteyen oyunculardı. Girenlerden biri defansif orta saha, Crespo, diğeriyse kanat oyuncusuydu, Osayi. Ve korkulan başa geldi. Huylu huyundan vazgeçer miydi? Samuel’in girişiyle Portekiz’li teknik adam skoru koruma adına 5’li defans sistemiyle oynamaya başladı. Galatasaray da bastırdıkça bastırdı. Bu arada İrfan ve yorulan Sosa’yı kenara alan Pereira, Tisserand ve Mert’i unutmuştu. Sık sık defterine birşeyler yazan hoca keşke yanında stoper olarak oyuna sürebileceği Attila ve Serdar’ın varlığından haberdar olsaydı da Tisserand’ı kırmızıyı görmeden oyundan çıkarmayı akıl edebilseydi.
Ayrıca çok çalışan Berisha da koşuşturmaktan tükenmiş, ileride top tutamaz olmuştu. Oyuna acilen Serdar Dursun’un girmesi gerekiyordu. Ancak Pereira Ferdi ve Osayi ile defansını beşlemiş, alacağa tek puana odaklı savunma futbolu oynatıyordu takımına NEF Arena’da.
Diagne’nin golünün iptali ve yedi dakikalık ekstra dakikalarla oyunu geçiştirmek isteyince Dursun, Aziz ve Rossi oyuna ancak doksan birde dahil olabildiler. Fenerbahçe’nin ve kenarda hocasının yegane hedefi Kadıköy’e tek puanla dönmekti. Galibiyet sayısına ulaşmak hem planlarda yoktu hem de adeta bir mucize olurdu öne geçmek elli bin seyircinin önünde. Fakat imkansız gerçekleşti. Rossi ve Crespo arasında oluşan kimya, işi matematik – geometri hesaplarına götürdü ve Crespo’nun vuruşunda top direğe çarpıp filelerle kucaklaştı. Şanstı belki ama şans çalışanın yanındaydı. Fenerbahçe’li futbolcular bir eksikle ve müthiş bir mücadeleyle bitirdiler derbiyi.
Gecenin Notu: Elbette atılan gollerin asistleri İrfan ve Rossi’ye yazılmış, golleri atanların isimleri de Mesut ve Crespo olarak kayıtlara geçmişti. Ancak oyunun akışı içersinde ikişer kere anlık dokunuş yapan Berke ve Kim, kendilerini gecenin gerçek kahramanları olarak kürsüye taşımışlardı. Berke’nin elleriyle ve Kim’in de ayaklarıyla kurtardıkları mutlak gol pozisyonları, Mesut ve Crespo’nun gollerine değer üstüne değer katmıştı. Bu muhteşem dörtlü derbi gecesinin Oscar Heykelciğini başrol ve yardımcı rollerde alan futbol virtüözleriydi. Fenerbahçe nefes aldı, Galatasaray nefessiz kaldı.