Aykut Kocaman: Huylu huyundan vazgeçmez!
Galatasaray’ın puan kaybettiği bir maç sonrasında puan farkını beşe indirme fırsatını adeta çöpe
attı Fenerbahçe. Böylesine bir fırsat maçına gereken taktiksel disiplini ortaya koymaktan uzak başladılar
Kadıköy’de.
İlk yarı son dakikaya kadar yoktu sahada Fenerbahçe Valbuena’nın dışında. Biraz Ozandı belki
gayretli olan. Dirar bütün topları rakibe ikram etti her defasında. Giuliano adeta görünmez adam oldu.
“Neden alındı bu adam?” demeden edemiyor insan. Faydasız oynuyor çünkü. Güya Alex’in tahtına
adaydı. Kimse kusura bakmasın Alex’in A’sı olamaz bu gidişle.
İkinci yarı başlangıcı gerçek Fenerbahçe’ye yakın gibiydi. O da 10 dakika ancak sürdü. Bakmayın
siz üçüncü golün geldiğine, o tamamen Valbuena’nın kurnazlığı ile ilgiliydi. Valbuena demişken maçın
yıldızıydı Fransız oyuncu. İlk golün asisti ondan geldi. İkinci golde korner atışını kullanarak, golün ön
asistini yapmış oldu. Frikikten direğe nişanladığı şut akıllara zarardı. Kimbilir takımın normal
antrenmanından sonra gelip kendi son antrenmanını da Saracoğlu’nda yaptı sanırım! Orta yapacakmış
gibi davranıp, kaleye de hiç bakmadan yaptığı harika vuruşla topu direkten Joseph’in önüne düşürdü
yaptığı ince geometrik hesapların sonunda.
İKİ STOPER: NETO-ROMAN
Fenerbahçe’nin hatasıyla sevabıyla iki sert stoper’i vardı geçen sene. Skirtel- Kajer ikilisi teknik
açıdan değil belki ama vücut vücuda temaslı oyunda hakikaten kıskanılan bir ikiliydi. Gelin görün ki hem
Neto hem de Neustadter teknik yönden, topu oyuna sokma bakımından iyiler belki ama sertlik ve
mücadele yönünden Skirtel ve Kjaer’in eline asla su dökemezler. Kayseri maçında da oyuna
konsantrasyonları çok zayıftı. Bir futbol karşılaşmasında her iki stoper’in de yüzde yüz hata yaparak
oynamaları inanılmazdı doğrusu.
Bir futbol takımının sahada maçı kazanması için öncelikle kenardaki teknik adamın maçı
kazanması ya da kazanacak hamleleri yapması gerekiyor. Siz iki farkla öne geçip maçın sonunu
getiremiyorsanız, o zaman tek şuçlanacak merciniz teknik direktörünüzdür.
Kocaman, oyunu iyi oynayan ve okuyan iki oyuncusunu anlamsız bir şekilde kenara aldı. Topal-De
Souza ikilisiyle skoru koruma hastalığını yeniden hortlattı. Deniz Sürüç’ün her defasında ezip geçtiği
Hasan Ali’nin kanadına çözüm üretemedi. Oysaki 3-1’den sonra Köybaşı-Kaldırım ikilisini önlü arkalı
oynatıp Deniz’in yollarını tıkayabilirdi. Dahası 3-1’den sonra maç Kayseri’de oynanıyor gibi bir görüntüye
büründü. Kayseri ev sahibi, Fenerbahçe deplasman takımı gibiydi. Uyuyan, görünmeyen, yok olan
Giuliano’nun yerine Soldado’yu oyuna alıp Kayseri’nin cesareti kırmayı hiç akıl edemedi maalesef.
Dahası Marius Sumudica, Kocaman’a resmen ders verdi hem takımına oynattığı oyunla hem de
yaptığı değişikliklerle. 3-2’den sonra, Nikola-Gyan hamleleriyle Fenerbahçe’yi çökertti Romen hoca ve
istediğini aldı. Futbolda bazen herşeyi riske etmelisiniz maçı almak-puan almak adına. Sumudica da bu
riski aldı. Soktuğu iki forvetle Kocaman’a cesaret dersi verdi. Peki Kocaman bundan ders alır mı? Hiç
sanmam! Huylu huyundan vazgeçmez çünkü!